15 Şubat 2013 Cuma

Sevmek ne zor, hele sevmeyi bilmeyene...
Kırk yıl kalsam düşünmezdim oysa, gecenin bir vakti biri çıkıyor, bana bunları yazdırıyor.

Kırk yıl kalsam düşünmezdim sevgi konusunda ahkam keseceğimi. Dünyada bunca boşboğaz, bunca geveze varken bana düşmüş olmasına hâlâ şaşıyorum.

Yani evet, belki ben de tam anlamıyla öğrenebilmiş değilim sevmeyi ama,  herhalde bunu en gürültüsüz patırtısız, en kimseleri rahatsız etmeden öğrenmeye çalışan da benim.
Buna dayanarak konuşuyorum, konuşma hakkını kendimde buluyorum...

Kaybedenler Kulübü'nde diyor ki "Oysa sevmek de bir ana ait." O, an'ları çoğaltmaya kalkışıyor.
Hangimiz yapmayız zaman zaman? Yaparız elbet, yapıyoruz.
Değişmeyeceğini bildiğimiz birini değiştirmeye çalışırken veya birilerinden bize zaman ayırmasını isterken... Kırıldığımızda bizi onun kırmış olduğuna inan(a)mayarak ve geçmişte kalmış, geçmişe mahkum anıları zihnimizin derinliklerinden çağırarak deniyoruz bunu. Bu yüzden de suçlanamaz ki kimse, ben de biliyorum suçlanamayacağını, suçlamıyorum.
Ama biliyorum ki, yani gözlemlerim ve deneyimlerim bana öğretti ki insan içindeki bir şeyi hallederken, bir sorunu çözmeye çalışırken veya bir aşkı bitirmeyi denerken, tam tersi bir sevgiyi büyütmek de olabilir bu, demek istediğim kendi içsel meselelerini hallederken olabildiğince sessiz olmalı. Biliyorum, yine biliyorum ki herkes farklı yaşar duygularını, olayların da başka başka şekillerde üstesinden gelir. Ama yaşadıklarımızla başa çıkmaya çalışırken diğer insanları incitmemek değil midir öğrenmemiz gereken?

Bir sevgiyi avaz avaz bağırarak dillere düşürmenin anlamı nedir? 
Biliyorum ki bazen insan dolar, çok dolar... Anlatmak ihtiyacı nedir ben de biliyorum ve yine biliyorum ki böyle durumlarda insana güvenilir bir omuz yeter, kimi zaman da tanışılmamış insanlar yetişir imdada. Eğer daha sessiz olmak niyetindeyseniz, samimiyseniz kurtarıcınız defter sayfaları da olabilir, hiç dokunulmamış, hiç yazılmamış, hiç okunmamış.


Kimisi için öylesi güzeldir belki, bunu bilemem. Bilmediği şeyden korkar insan.  Ben bir sevgiyi bağıra çağıra büyütmek veya bir aşkı inleyerek öldürmek nedir bilemem. O yüzden bundan hem korkarım, hem de öfkelenirim etrafımda görünce. 

Ben sessizliğe inanırım.
Her şey yaşanacak elbet, yaşanmalı da.
Ama olabildiğince az hasarla, olabildiğince az inciterek.

Bazen hiç büyümeyecek bir sevgiden vazgeçmek gerek. 
Bazen filiz vermiş bir sevgiyi kendi ellerinle öldürmek...
Ama ne olursa olsun, mutlak bir sessizlik içinde gerçekleştirmek her şeyi
Cansever'in de dediği gibi
-her şey uyarlanabilir bu iki dizeye-

Doğacak bir çocuk gibi beklemeli anılar
Ansızın doğmalı, ansızın ölmeli saniyelerde

4 yorum:

  1. Orhan Gencebay'dan "Dilenci" ne güzel gitti bu yazıya be

    YanıtlaSil
  2. hımmmm doğru sölüyorsun.
    kimseyi değiştirmeye çabalamayalım. boşa çaba.
    kimseye bana zaman ayır diyemeyiz. o hissetmeli.
    bi de sevgi evet dediğin gibi yaşanır, avaz avaz değil.
    :)
    kendini üzmeeee. aşktan sevgiden uzak durmak, bilmemek daha iyi idi bak.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben üzgün değildim Deep, biraz öfkelendim sadece. Öfkelenince de sakin olduğumdan mı nedir, öyle üzgün olduğum izlenimi oluşmuş, öfkeli bir yazıydı oysa o.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;