21 Nisan 2013 Pazar

Her Şeyden Her Şey Yine

Buradan
Dün değil önceki gün, daha doğrusu o günün gecesi ilk kez şarap içtim ben. Tek başıma içmedim tabii, arkadaşlarla içtik. Arkadaşlar, sizi anlamıyorum. Hayatımda içtiğim en en en en en boktan şeydi. İspirtomsu, kolonyamsı ve iğrenç şeylerimsi bir kokusu ve inanılmaz kötü bir tadı vardı. Şimdi siz nasıl "elinizde bir kadeh şarap, şömine başında oturup kitap okuma" hayalleri kuruyorsunuz bana bunu bir açıklayın. Sonrasında da bunu neden entelektüel gelişmişliğin nirvanasına ulaşmak olarak gördüğünüzü açıklayın. Yani aslında burada olay şarap değil, şarap içip içmemeniz umurumda değil de, şömine başında kırmızı şarabını yudumlarken kitap okumayı sınıf atlamak gibi gören bir kesim oluşmakta, ona dertleniyorum ben. Bakın, Saramago'dan da dönüştüreceğim gibi, insanın elektrikli sobaya ayaklarını uzatıp böğürtlenli çay içerken kitap okuması da insan olmasının bir yoludur! Yani, yani, yani... Hopf, üşendim, nasılsa anlamayacaksınız.

Diyordum ki şarap içtim ve beğenmedim, bok gibiydi. Aslında -sanıyorum- yedi kişiydik ve çok bir şarap da düşmedi kişi başına. Ama Merve biraz sarhoş oldu... Bilemedik, tüm gece kıkırdadı, dans etti, sonra Utku ile dans etti, sonra herkes birden oynadı ortalarda, sonra da yurtlara dağıldık. Mert biraz esprinin bokunu çıkardı, sonradan öğrendiğim üzere Burcu'da bundan rahatsız olmuş falan... Ay bilemiyorum, karışık şeyler. Bu gün için de bir 10-12 kişi Kızılay'a inme planları vardı da iptal oldu sanırım. İyi ki de olmuş, ben o kadar kalabalık gidileceğini bilmiyordum -.- Hem Kızılay kendisi kalabalık, bir de hafta sonu, düşünemiyorum. Bir de 12 kişi nasıl dolaşacaktık, ne yapacaktık bilmiyorum. Sonra belki yine içme konusu gündeme gelirdi. Zaten içki tecrübem yok, ne noktada, nasıl sarhoş olurum bilmiyorum. Çok da iyi tanımadığım fakat 3 sene boyunca göreceğim insanların yanında sarhoş olma ihtimali çok sevimsiz geliyor bana. Biz bize olsak, Burcu yanımda olsa düşünülebilir belki. Gerçi o geceden sonra bilemiyorum...

Ay bu arada bunu dinleyelim bence.

Gururla belirtmek istiyorum ki, iki üç gündür ilk kez yatağımı düzelttim, topladım. O battaniyenin içinden çıktım, şu an üzerinde oturuyorum. Bu anı da ölümsüzleştirmek istedim haliyle. Yine size odamın muhtelif yerlerini göstereceğim. Çünküüü kendimle gurur duyuyorum.

Yatağımı topladıktan sonra komodinimin üzerindeki karman çormanlığa da bir son verdim elim değmişken. Bir baktım bir de toz içinde, "Kahrol Cessie" dedim kendime. "Bu ne pislik, bu ne pasaklılık?!" Hemen ıslak mendilimi çıkardım ve ıslak mendille toz almaya başladım arkadaşlar.
Ve bununla da yetinmedim! Bir de masamı topladım. Bakın burası çok önemli MASAMI TOPLADIM! Keşke toplamadan önceki halini de çekseydim de bir bifor-aftır yapsaydık. Ama aklıma gelmedi. Yalnız şu kadarını söyleyeyim, masanın üzeri savaş alanı gibiydi, her yer her yerdeydi. Yani 18 Mart'ta -bizim okul karışmıştı biliyorsunuz- Hacettepe'nin durumu, benim masamın durumundan daha derli topluydu *.* O yüzden kendimle özellikle masa hususunda gurur duyuyorum.

Ve son olarak kitaplığım! Nasıl becerdim bilemiyorum ama burada da bir kitap birikintisi oluşturmayı başardım. Ankara kitap evi dolu ve biz Burcu ile birbirimizi azdırmaktan vazgeçemedik! En son bir ara ona "Burcu elimde bir sürü kitap var okunacak, bana kitap aldırma sakın bak, frenle beni" dediğimde şöyle şeyler oldu: Burcu bir yerde D&R'da kitaplarda indirim olduğunu okumuş ve heyecanlanmış. Ve gelip bunu müjdeledi bana! Bunun üzerine kendimizi CEPA'da bulduk! Ve ben oradan 3'ü tırt olmak üzere tam 5 kitap aldım! Sonra vaziyet işte böyle... Zaten bu aralar okuma hızımda da bir azalma var, bok gibi salak biri oldum çıktım ben galiba.

Çok tuhaf bir ruh halindeyim, önüme gelen herhangi birini samimiyetsizlikle suçlayabilirim. Eskiden connected'da çok fazla zaman geçirirdim, yeni insanlar tanıyayım, birbirimizi anlayalım, yalnızlıktan kurtulabiliriz, çok faydalı sohbetler edebiliriz, eğlenebiliriz falan diye dolanıyordum ama artık oradan da tiksindim. Birkaç insan var işte o site vesilesiyle tanıdığım konuştuğum, iyiler, hoşlar ama geri kalanları ziyadesiyle boşlar. Dün birine rastladım, banyoda fotoğrafını çekmiş aynadan herhalde, adam çırıl çıplak. Neyse işte fotoğrafı biraz usturuplu bir yerden kesmiş, pipisi görünmüyor. Ben anlam veremiyorum ya hiç bunlara, durunamadım sordum "Neden çıplaksın?" diye. Vücudunu sergilemek hoşuna gidiyormuş, e saygı duymak lazım o da öyle bir tip. Sadece ilginç geldi, ondan anlattım, buradan çıkarmanız gereken bir şey yok.

Yazının başında şömine dedim, şarap dedim... Hep bu konektıddan çıkıyor o muhabbet de. O kadar çok insanla karşılaştım ki bu şömine fantezisi olan, artık kusacağım. Bir de şey tipler var böyle, kendini halkı bilinçlendirmeye adamış tipler. Konektıdda sosyalizm vaazları vererek bir neslin gözünü açacaksın evet, çok zekisin bebeğim. Bir de din konusunu aşamamış adamlar var, gerçi birkaç sene önce ben de onlardandım muhtemelen. Ya "Allah var çünkü..." diye başlıyorlar konuşmaya ya da "Allah yok çünkü..." diye. Tamam da bir motorun soğusun, sen benim düşüncemi bilmiyorsun, beni tanımıyorsun. Mal mısın? Ne diye gelip kendi görüşünü ortalara döküyor veya benimkini öğrenmeye kalkışıyorsun? Yok yahu ben birkaç sene önce böyle değildim, ben hiç bu kadar hadsiz olmadım.
Buradan
Bir ara şeyi konuştuk, insanların düşüncelerini değiştirmeye çalışmalı mıyız'ı... Aslında bunu da konuşmadık, buraya gelemedik.

Oda arkadaşım değişti, bilmem söylemiş miydim. Eski oda arkadaşım yaktığı halıyı bana kakalamaya kalkışarak çekip gitti, ne hoş *.* Yeni biri geldi, iyi biri aslında... Yatağında yaşamasını biraz garipsiyorum ama... Neyse işte inançlı biri belli. Bir ara namaza başlamaya heves etmişti. Sonsuz Nur falan var kitaplığında, gözlemledim yani, bildiğiniz inançlı ve muhtemelen -bakın burada muhtemelen diyorum, önyargılı olmakla itham etmeyin beni, sinirlenirim- katı bir şekilde bağlı inançlarına. Bunlar beni hiç ilgilendirmez, sadece minik gözlemlerim.

Kütüphaneden Darwin'le ilgili bir kitap almam üzerine miydi, hatırlamıyorum, kızdan "Cessie, sen inanıyor musun evrime?" gibi bir soru geldi. Şimdi ben lise ııııı ikideyken sanırım, "Cessie, sen inanıyor musun evrime?" sorularına "Ben evrimin inanılıp inanılmayacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. O sağlam kanıtları olan bir teori, bilimsel bir şey, inanç meselesi haline getirmeyi doğru bulmuyorum" gibi cevaplar verirdim. Ama artık kendi bölümümüz içinde bile "Sen evrime inanıyor musun?" sorusu sormayı hobi edindiğimizden, sıkıldım, yoruldum. Bir de, aman ne bileyim müdahaleci dindar insan dolu ortalık. "Doğru olduğunu düşünüyorum, gelişmeler bu yönde" desen oturup 500 saat sana hadislerden örnekler sunacaklar. İSTEMİYORUM. Çok sıkıldım arkadaşlar, lise ikiden beri aynı muhabbet. O zamanlar çok da ikna edilmeye hazırdım ama bir insan evladı da çıkmadı ki sorduğum her şeye cevap versin de ben de huşu içinde ibadet edeyim. Artık sıkıldım bu konudan, onu öylece bırakmaya karar verdim. İlgilenmiyorum. Kötü bir insan değilim ben, kimsenin dinine, ibadetine karışmıyorum, onları küçümsemek adına -ki küçümsemem gerektiğini düşünmüyorum bile- herhangi bir davranışta, imada bulunmuyorum. Sadece artık ilgilenmiyorum, tek derdim bu tür tartışmalardan uzak durmak.

Bu anlattıklarım nedeni ile oda arkadaşımın sorusuna "Bizim için her şeyin temeli gibi evrim. Doğruluğunu kabul ediyoruz." gibi yuvarlak bir cevap verdim. Bu konuşulunca beni biraz iki yüzlü buldular galiba. Buraya geldiğimden beri ben de öyle buluyorum bazen kendimi ama gerçekten hiç insanlarla uğraşacak mecalim yok. Ayrıca benim için müthiş bir enerji ve zaman kaybı bu. Herhangi birinin düşüncesini değiştirme gibi bir görev de edinmedim. Açıkçası umurumda değil. Bu iki yüzlülük mü? Sanmıyorum öyle olduğunu. Düşünmediğim şeyleri düşünüyormuşum gibi davranmıyorum ben, düşündüğüm şeyleri yumuşatarak ifade ediyorum. Bu kötü mü?

Buradan
Gerçi geçenlerde yaşanan bir konuşma sonucunda "Ben susarak ve geçiştirerek hata mı ediyorum?" diye düşünmedim değil. Omurgalılarla ilgili bir lab dersinde hocayla zürafaların boynuzları hakkında konuşmuştuk. Neden böyle bir yapı oluştuğunu merak ettim çünkü, savunmada ne derece etkili bilmiyorum. Eşeysel seçilim desek, o da pek mantıklı gelmedi çünkü hemen hemen hepsinin boynuzları aynı. Hayvan gibi gelişmiş boynuzu olan zürafa yok. Bunu araştırmaya niyetlendim ama tatmin edici bir şeyler bulamadım. Ben de sabah hocayla karşılaşınca kıstırdım onu ve ne yapacağımı sordum. O da bilmediğim bir şey söylemedi gerçi ama neyse... Burcu da yanımdaydı, birkaç kişi bunun üzerine konuşuyorduk. Zürafaların neden boynuzu var'ı tartışıyorduk. Sonra birisi, bir arkadaşımız, geldi dedi ki bize "Arkadaşlar sabah sabah bunu tartışmanın ne gereği var? En doğru cevap ortada, Allah öyle yaratmış." Sonra birkaç saniyelik bir sessizlik oldu. Merve "Ama biz biyolog olacaksak bunları zaten konuşmamız gerek" gibi bir şeyler söylediğinde "Ben bunları dinlemek istemiyorum" gibi bir yanıt aldı. "E sen istersen dinleme o zaman, ne yapalım yani şimdi?" gibi cılız ve şaşkınlık dolu bir yanıt verdim. Sonradan da hayıflandım kendi kendime, yani neden ateşli ateşli düşündüğümü savunmadım da öyle çekingen bir yanıtla geçiştirdim diye. Ama bunun çekinmekle alakası yokmuş, bu gün yine yokladım kendimi, meğersem şaşkınlıktan tutulmuşum. Ben bir kere bile onların dini muhabbetlerinden rahatsız olmadım da benim zürafalarım mı battı şimdi?! Konudan hoşlanmadıysam açtım kitabımı okudum, kimsenin konuşmasını engellemeye de çalışmadım. Bak yine sinirlendim, bir daha böyle bir şey olursa gerçekten sert bir yanıt vereceğim. Onun saygısı yok çünkü.

İşte her şeyin en boktanlaştığı zamanda bir yerlede bulunmaktan da kastım hemen hemen bu. İnsan bulamıyorum, bulsam konuşamıyorum. Geçenlerde fark ettim, biraz kafa çalıştırmanın gerektiği konulardan konuşmayalı o kadar uzun zaman olmuş ki resmen köreliyorum. Bu çok korkunç bir şey. Farklı fikirlerin çarpışması adına, beğenmediğim lise ortamım bile şu ortamdan daha iyiydi, şimdi görüyorum. Ahmet Abi'nin de dediği gibi, insanın etrafındaki insanların niteliği çok çok önemli bir adım ileriye gitmesinde... Neyse sıkıcı konular bunlar.

Buradan
İşte dün Burcu'yla yürüyüş yapalım dedik. Çıktık, çok konuştuk, çok yürüdük. İkimiz de dolmuşuz yine. Sonra markete uğrayalım dedik, orada iki sarhoş ilişti yanımıza. Evet, kampüste sarhoş! Ve işin garibi şu ki adamlarda öğrenciye benzer bir tip yoktu, ben inanmıyorum okulda öğrenci olduklarına. İlişti yanımıza derken, ikimiz bir yere yaslanmış konuşurken bir fark ettik ki adamlardan biri utanmasa Burcu'nun koluna girecek. "Burcu gel bir girelim şu markete sonra devam ederiz konuşmaya" dedim. Arkadan "Rahatsız mı oldunuz?!" diye hönkürmüş. Neyse az sonra arkamızdan onlar da girdiler bir de "Pardon" diye diye bir de bize sürtüne sürtüne ve leş gibi koka koka yanımızdan geçtiler. Sonra işte orada bir çocuk anladı herhalde rahatsız olduğumuzu, peşimize takıldı. Kıç kadar yerde dolandık öyle. Neyse sonra para öderken aramıza insanlar girdi de biz onlardan önce çıktık marketten. Bir an yurda kadar takip edecekler mi diye düşünmedim değil, dengesizler. Biraz da kapıda muhabbet ettik, ayrıldık.

Bu aralar hiç ders çalışmıyorum, kesin kararlıyım, çalışacağım bu gün yemekten sonra. En azından şu GDO meselesinde biraz yol alayım. Genel biyolojiyi zaten saldım galiba... Ama toparlamak lazım. Toparlarım, umarım.

Ay ne kadar doluymuşum ben meğer, yaz yaz bitmedi.
Bu yazıyı kimsenin okuyacağını sanmıyorum ama en azından içimi boşaltmış oldum.
Bari kitabıma döneyim bir 10 dakika daha. Sonra da hazırlanırım, çıkarız zaten.
Imm, yine yazıyı bağlayamadım.
Bitti, bu kadar.

12 yorum:

  1. Okudum bitirdim pek de eglendim. Su evrim meselesi de bir bitemedi. Yani anlayamiyorum. Sarap da cok igrenc hatta cok cok igrenc. Alkollu cogu sey igrenc hatta. Somine degil de soyle demli cayla soba arkasina mindere kurulmak lazim kitapla. Sonra da orda uyumak. Sinif atlamak da neyin nesiymis somineyle yahu! Masan gibi aklini da topla emi tez zamanda :) ayrica tartismaya mantikli sebeplerle dahil olamayacak insanlarla tartismaktan kacinmak asla ikiyuzluluk degildir. Aksine yerinde bir davranistir cunku onlar iletisime kapali kisilerdir genelde. Ay cok yazdim :/ hakkaten zurafalarin boynuzu ne icin var acaba :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet evrim konusunu biz biyoloji öğrencileri bile kendi içimizde çözebilmiş değiliz. Hortladıkça hortluyor. Hayır kimsenin fikrine, inancına da elleşmem, böyle laf bile dokandırmam çünkü umursamam. Gelip de bana çatarlar hep. Burada amacım evrim savunuculuğu da değil de aman neyse...

      Öğreneyim herkesi aydınlatacağım zürafalar konusunda.
      Okulda zürafa çalışan yok diye sitemlerdeyim ama şaka yollu tabi. Ankara zürafa memleketiydi de gariplerim mi çalışmadı :D

      Sil
  2. Üşenmedim okudum, ne çok dolmuşsun öyle.
    Sık sık az az yaz da içini daha kısa aralıklarla boşalt:)

    Hangi birine yorum yazsam bilemedim:)
    İçki konusuna katılıyorum. Entellüktüel faşizmi işte. Herkes aynı biçimde aynı şeyi yapacak. Şömine, şarap olmadan kitap okunmuyor.

    Arkadaşlarının sorduğu sorulara hiç girmiyorum. Geyik, lak lak iyi de konuşup düşünmedikçe insan köreliyor, haklısın.

    Ve son olarak, otur dersine çalış:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ehehe ben de okunmaz diye düşünmüştüm açıkçası. Yazdıktan sonra bir baktım ki abartmışım. 3 yorumu görünce şaşırdım zaten :D

      Bu şömine-şarap geyiğini yapan da hep liseliler. Ben anlamıyorum ki memleketteki tüm apartmanlarda şömine var da bir bizimkine mi elleşmemişler, klimayla geçiriyoruz kışları.

      Dersime çalışacağım umarım.

      Sil
  3. "elinde bi kadeh şarapla şömine başında oturmak"ın başka versiyonları da var. "elinde bi kitapla hamakta yatmak" ve "elinde bi bardak sıcak çikolata, battaniyenin altında kitap okumak". seninki entellektüel bi hava verirken, benim yazdıklarım da daha bi "şirin kız" vurgusu var. hepsine aynı derecede gıcık kapıyorum, bu laflar nerden çıkıp yayılıyor bilmiyorum. bütün memleket kitap okumak için yanıp tutuşuyormuş, ondan da haberim yokmuş.

    ne şarabı içtiniz acaba? kötüsü de sirke gibi olur, insanı hayattan soğutur. vincent marka meyve şarapları var, böğürtlenlisi falan çok güzel, şaraba da benzemiyor zaten pek tadı.

    benim de masamı toplayıp ders çalışmam lazım!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana hiç denk gelmedi hamakta yatıp kitap okuyan, battaniyenin altında kitap okuyan. Bir ara kahveyle kitap okuyan vardı, ona da kıl oluyordum. Sanki kahve içerek okumayınca okumuş olmuyoz! Neyse işte, diğerleri nispeten yaratıcı olur diye düşünürdüm denk gelseydi bu kadar şömine sevdalısının içinde.

      Bilmiyorum ne şarabı içtiğimizi. Ama Burcu dedi ki onlar daha önce başka bir tane içmişler daha betermiş, bizim hep beraber içtiğimiz nispeten iyiymiş. Ama bence iğrençti çok :/

      Ben de masamı topladım ama ders çalışmam lazım!

      Sil
  4. yahu yazıyı tabii ki hepimiz baştan sona okudum merak etme cessie'm..

    daha uzun olsa yine okurdum ve senin limonlu saatini, küçük prensini yerim!!

    daha dün şarap içtim ve her içtiğimde "nasıl seviyorlar bunu!" diyorum ben de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ehe, teşekkür ederim Mia *.*
      Evet nasıl seviyorlar bilmiyorum.

      Sil
  5. hihi ben de hiç şarap içmedim ve işin garibi bu şarapla kitap okuma mevzuusu hakikaten yaygın. bak geçen hafta kitap bakıyordum, elime aldığım kitabı adam anlatmaya başladı. şöyle iyi böyle güzel. her neyse birden yaşımı sordu, şaşkın gözlerle bakıp cevap verdim, o zaman bu kitap şarapla iyi gider demesin mi? çok ciddiyim, öyle dedi.istemsizce güldüm. şarapla iyi giden kitap? şarapla hangi tür kitaplar iyi gider ki? çok garip değil mi? bir de yaşım tutmasa önermeyecek, önce yaş soruyor :) ne garip insanlar var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence kitap en iyi vişne suyuyla gider! Vişne suyuyla kitap okuyanı adamdan saymıyorum, okumuş saymıyorum!

      Sil
  6. hihi şarap tamam da ders de nasıl olsa çalışcan da oda temizlik haber fotolarını sevdim. kendini hayatını anlattığın yazılara bayılıyorum ki.
    :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;