20 Haziran 2013 Perşembe

Caribou Adası Üzerine

Dinlemelik
David Vann ile tanışana kadar soğuk iklimleri, soğuk diyarları seviyordum ve böyle yerlerde yaşamanın, ne bileyim her gün grimsi bir gök yüzüne bakmanın güzel olacağını düşünüyordum. Etraf beyaz karlarla dolu, gök masmavi... Belki de Adana'da yaşıyor olmanın -yani sarılar, kırmızılar ve turuncular içinde, sürekli- getirdiği bir beyaz, mavi ve gri özlemiydi bu. Bu nedenle böyle iklimlerde yaşamayı sıklıkla düşlerdim...

David Vann, Ebru ile kitapçıda dolaşırken gözüme ilişen bir yazardı. İlk kez Caribou Adası adlı kitabını görmüştüm. Seçtiğim diğer kitaplarla birlikte, onu da oturduğumuz yere götürmüş, uzunca bir süre alıp almama konusunda gidip gelmiştim. Caribou Adası'nı okumayı çok istemiştim çünkü hem konusu ilginçti, hem de Caribou, açtığım ilk blogun ismiydi. Ama kitap 24 liraydı. Ben de onu bırakıp daha ucuz kitaplar almak zorunda kalmıştım.

Sonra bir başka gün, yine kitapçıda dolaşırken David Vann'ın bir başka kitabını gördüm, Bir İntihar Efsanesi'ni. Tanrı'nın bu kitabı okumamda ısrarcı olduğuna karar verdim ve bu kez kaçırmadım. Bir İntihar Efsanesi öykü kitabıydı aslında, ve ben öykü okumayı pek sevmiyorum sanırım. Aslında Emine Hoca, insanın okurluk konusunda çeşitli sınırları geçtiğinden falan söz etmişti. Okurluğun nirvanasının şiir okumayı sevmek olduğundan, onun bir öncesinin öykü olduğundan. Sanırım bu konuda haklıydı, yeni yeni şiirle haşır neşir olmaya başladım. Her neyse, konumuza dönelim. Öykü okumayı pek sevmesem de aldım kitabı. Ve kitap beni darmaduman etti! Gerçekten. Tam anlamıyla. Ki kitapla ilgili düşüncelerimi daha önce de yazmıştım zaten ----> şurada. Böylece David Vann ile tanışmış oldum.

Kitabı okurken öğrendim ki David'in babası intihar etmiş ve bu onun psikolojisini ciddi anlamda bozmuş. Hatta onun şöyle bir söyleşisini okumuştum. David Vann'ın kitaplarında da bu olayın, kendisinin uyku probleminin, çözümlemeye çalıştığı şeylerin yansımalarını görüyoruz. Kendisinin de dediği gibi Bir İntihar Efsanesi, babasının intiharı etrafında dolanıp duran bir kitaptı. Kitaptaki öykülerden birinde, baba yerine çocuk intihar ediyordu. Yani David, alternatif bir son hayal ediyordu babası ile kesişen hayat parçası için. Bundan Lokomotif'e (bir arkadaş) söz ettiğimde, "Babası intihar etmiş, o da bunu paraya çevireyim demiş" gibi bir yorumda bulunmuştu. Bu da içine düştüğümüz bir başka yanılgı, acılarımızı içimizde tutmanın onları daha yaşanmış, bizi de daha değerli kılacağını sanıyoruz. Bir şey özelse o kadar özel olur ki, kimselere anlatamayız diye düşünüyoruz. Oysa Hugh Lauri'nin de dediği gibi, acı bir olaydır, başına gelir ve onunla nasıl başa çıkabileceksen öyle çıkarsın. David Vann bunu para kazanma amacı ile yaptıysa bile bunda ne kötülük var? Kendisinden 15 sene, hatta uykusuz geçtiği için bunu ikiye katlayacak olursak belki 30 seçen boktan bir olayı yaşamını daha iyi kılmak için kullanmışsa ne var? Bu onursuz veya küçümsenmesi gereken bir davranış olarak mı algılanmalı?

Caribou Adası'nı ise D&R'da gördüm, şu Can Yayınları'nın 5TL kampanyasındaki kitaplardan biriydi. Yani zamanında 24 lira diye alamadığım kitabı 5 liraya bulunca bu fırsatı kaçırmadım. Tabii korkuyorum, bu gidişle Tanrı yollarımızı kesiştirecek ve kitaplarındaki gibi boktan bir hayat mı geçireceğiz yoksa David'ciğimle birlikte diye... Israrcı çünkü... Neyse.

Tabii Bir İntihar Efsanesi'ni okuduktan sonra Caribou Adası ile ilgili pek bir istek kalmamıştı içimde... Yo istek demeyelim de, o heyecan kalmamıştı. Çünkü üç aşağı beş yukarı ne ile karşılaşacağımı biliyordum. Yalnız, beklediğimin azıcık altında bir şeyle karşılaştım. David öykü yazma konusunda daha iyi sanırım. O yoğunluğu romanda bulamadım. Hayır, elbette ki öykünün romana nazaran daha yoğun olması gerektiğini biliyorum ama, demek istediğim farklı... Belki romanı öyküleri kadar yoğun değildi ama, sanki olması gerektiği kadar da yoğun değildi.

Az önce o kadar arka çıktım falan ama aslında David'i sevmiyorum. Anlatımını sevmiyorum. Onu okumaktan geri duramıyorum ama zevk de almıyorum... Anlatımı çok gerçek, sanki her şey gözümde canlanıyor. Bu normalde iyi bir şeydir bir yazar adına ama kitabı okursanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sonra, karakterlerinin hepsi kaybetmiş, hepsi başkalarına bağlı, özgür olmayan insanlar. Hepsi bir başka hayatı düşleyen ama bunun için harekete geçemeyen insanlar. Bu Caribou Adası'nda da böyleydi, Bir İntihar Efsanesi'nde de...

Can yayınları bizde şöyle bir kapak tasarımını uygun görmüş kitap için. Ben internette baktığımda orijinal tasarımları daha bir beğendim sanki... İki farklı edisyonunu buldum. Onlar da şöyle;

 

Ben kendi adıma sağdakini daha çok beğendim, siyah olanı. Daha farklı bir havası var, aslında daha sıkıcı da görünüyor... Neyse bilemedim.

Mirage kitapla ilgili görüşlerimi merak ediyordu. Kitap ve yazar hakkındaki düşüncelerim böyle. O okumaya niyetlenecekse diye düşünerek spoilerdan da kaçındım. Hadi yine iyisiniz köfteler, sizin de işinize yaradı :)

David Vann başka kitaplar da yazmış. Ama sanırım onlar Türkçe'ye çevrilmemiş. Çevrilirse okur muyum bilmiyorum. Bir İntihar Efsanesi'ni okuduktan sonra, bir daha bu adamı okumamaya karar vermiştim ama Caribou Adası'nı görünce dayanamadım. O yüzden kesin bir şey söyleyemiyorum... Tanrı bu şekilde ısrar etmeye devam ederse belki *.*

10 yorum:

  1. Adana'nın bunaltıcı havasından sıkılıp karlı bir memlekette yaşamayı hayal eden tek kişinin ben olmadığıma çok sevindim :D Çünkü Rusya'da yaşama hayalimi çok garipsiyorlar :(

    Can Yayınları'nın bende bulunan kitap sayısı "0". Çünkü Adam akıllı kapak yapmıyorlar. Kitabın güzel olduğuna dair yorumlar okusam da kapağının gıcıklığı yüzünden gidip almışlığım yok.

    Kapaklarda senin aksine solda olan kapağı sevdim. Karamsar bir havası var. Sağdaki bana tarihi araştırma kitaplarının kapaklarını çağrıştırıyor. Ne alaka bilmiyorum :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç garip değil, tasalanma. Bir kere çocukluğu Adana'da geçmiş insanlar olarak bir kez bile kar tatili yapmayışımız bile bize bu hakkı veriyor!

      Can Yayınları'nı okumamış olmana üzüldüm. Gerçekten iyidir. Hiçbir kapağını mı beğenmedin? :( YKY'yi de öyle buluyor bir arkadaşım, çok iç karartıcıymış...

      Sil
  2. Cessie! Yaziyi okuyunca bana ithaf edilmis bir kitap okumus kadar oldum :) Yazari onceki incelemende rahatsizligini hatirliyorum o zaman ilginc bir haz almistim okumak icin listeye eklemistim. Kent ve kopeklerde de ayni his olusmustu. Ben de senin gibi sagdaki kapagi begendim. Bu arada benim de en sevdigim yayinlar can, yapi kredi ve is bankasi yayinlaridir.
    Cok tesekkurler cessie :) gunume nese kattin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mirage, tarzını azıcık öğrendim sanırım. Sen kasvetli yaşamlara bakmayı seviyor gibisin, belki de kitabı seveceksin.

      Gününe neşe kattıysam ne mutlu bana :D

      Sil
    2. Aslinda biraz kasvet severim. Ama daha cok adamin gercekciligine takildim gibi. Ozellikle oykulerden bahsettiginde her birinin zihninde canlandigi, goruntulerin belirisine olan vurgun cok ilgimi cekmisti. Ben oyku yazma girisimlerimin tumunde gercekten yola cikip sonlari baglamakta tikanmis biri olarak gercekle beslenen ve iyi kurgulanan oyku ve romanlari okumayi seviyorum. Benim basaramadigimi basaran birilerini okumanin verdigi ilginc bir mutluluk kapliyor icimi. Bu da listemde artik. Su sinavlar cabucak biterse bir solukta okurum :)

      Sil
    3. Mirage, aslında öyle bir şey ki, nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum. Yani... mesela adam balıkçılıkla ilgili bir şeyler yazmış öykünün o kısmında. Hayatımda hiç Alaska'ya gitmedim, Alaska'daki balıkçılarla ilgili belgesel izlemedim. Ama o metal gemiyi, tekneyi, her ne ise, tüm griliği, soğukluğu ve sertliği ile hissedebiliyorum. Orada çalışan insanları görebiliyorum. Ne bileyim balıkları yıkamak için kullanılan hortumu, soğuk suyu... Hatta balıkların iç organlarını... O atmosferi hissedebiliyorum. Bu sadece benim için mi böyle yoksa herkes için mi bilmiyorum. Ve adamın bunu nasıl başardığını da bilmiyorum...

      Okursan gerçekten sevinirim. Bu gerçekçilik, gerçeği olduğu gibi yansıtma olayı senin için de böyle mi oldu bana söylersen, bu konuda fikirlerini belirtirsen çok sevinirim.

      Sil
  3. aşkın tanımını yapmışsın bebek (:

    "Az önce o kadar arka çıktım falan ama aslında David'i sevmiyorum. Anlatımını sevmiyorum. Onu okumaktan geri duramıyorum ama zevk de almıyorum..."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanrı beni sürekli onun kitaplarıyla karşılaştırıyor. Korkarım ki bir gün kendisiyle de karşılaştıracak sonra evlenip mutsuz olacağız *.*

      Sil
  4. okumadım bu yazarı.
    okurum ama.
    demek ilk blogunun adı ha.
    :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;