8 Temmuz 2013 Pazartesi

Gül Yetiştiren Adam Üzerine

René Magritte
Yandaki resim de, kitap kapağındaki resmin sahibi René'ye aitmiş (sanırım). Ben aslında kapaktaki resmi aramıştım ama bunu kullandım zira, kafamda canlandırdığım Sitare'ye pek bir benziyor. Yalnız bu onun gençliği gibi...

Rasim Özdenören kimdir, necidir bilmiyordum hiç. Az önce vikipediden baktım biraz. "İslami kimliğiyle tanınan bir öykücü olmasına rağmen öykülerinde hiçbir zaman, dönemindeki bir çok yazarda görüldüğü gibi, inandığı şeyleri okuyucusuna dayatmamış, vermek istediği mesajı öyküyü örselemeden, akışı ve yapıyı bozmadan anlatmayı bilmiştir" diyor. Aslında, hakikaten böyle... Peki İslami kimliğiyle bilinen bir öykücüyle benim ne işim oldu?

Ya, tamam itiraf ediyorum, evet! İçli dışlı değilim İslami öykülerle, hatta bazen o kadar kuyruğunu kovalayan şeyler yazıyorlar ki sıkılıyorum. İçimi afakanlar basıyor. Bir de ne bileyim, çok karşılaşmıyorum öyle kitaplarla. Ama kitap işte, okunur. İçimde çok büyük bir önyargı da yok bu konuda.

Bir diğer neden de, o tırnak içinde alıntıladığım cümlenin doğru oluşu. Gerçekten de yazar, görüşlerini dayatmayan, bizi onlarla sıkmayan, kendi doğrusuna çekmeye çalışmayan bir abimiz. Sanırım "İslami" bir kalemden çıkıp da üstümü başıma paralamadan, hatta severek okuduğum ikinci kitap diyebilirim.

Peki bu kitapla yolum nasıl kesişti? Bunu da anlatmak istiyorum, bunu anlatmayı çok istiyorum! Kitapla yolum 12 ya da 13 yaşındayken kesişti. Babam kendisi için bir kitap arıyordu, kitap fuarındaydık. Çerkes tarihiyle falan alakalıydı galiba. Her standa soruyordu. O görevlilerle konuşurken kitapları karıştırıyordum ben de. Bu kitabı da öyle görmüştüm, ne hikmetse de almıştım. Yani bu zavallı kitap, 6-7 sene boyunca kitaplığımda okunmayı bekledi. En sonunda gözüme ilişti, "Yeter bre, okuyacağım bunu artık!" dedim ve okudum.

Kitap bir çırpıda bitti, su gibi aktı gitti diyemem. Zaten karamsar bir havası vardı. Acı çeken insanlar, kendisiyle dertleri olan insanlar. Sitare de romandaki karakterlerden biriydi. Evli bir adamla, Çarli denen, kendisinden oldukça büyük bir adamla ilişkisi olmuş. Sonra adam karısını boşayıp bununla evlenmiş. Sağda solda onu hayata bağladığından, iflastan kurtardığından, adam ettiğinden falan söz ediyor. Çok da umutsuz, çok da sorunlu bir tip aslında. Ne kendisi huzurlu ne çevresindekilere huzur veriyor... Kitabın bir ucunda Sitare var. Diğer ucunda da bir dede. Vakti zamanında din elden gidiyor diye ayaklanmış arkadaşları da idam edilmişler. Bu katılmamış. Sonra utancından kendini eve kapatıp gül yetiştirmeye başlamış, senelerce çıkmamış. Ama hep kandırmış kendisini, bunu yeniliğe karşı bir protesto gibi görmüş. Öteki uçta da bu dede var. Sonunda bir düğüm noktasında da tüm karakterler birleşmiyor aslında.

Bu da böyle bir kitaptı işte. Beklenenin aksine iyiydi, ben sevdim. Gerçi tüm kitapları böyle mi bilmiyorum ama bu kitapta üslup güzeldi. Yine de, okur musunuz okumaz mısınız bilmiyorum, ona siz karar verin.

6/10

4 yorum:

  1. Kitabın sana ulaşma hikayesi çok güzelmiş aslında. Ne olursa olsun, bu yüzden, senin için saklanılacak kitaplardandır. Kitapta vikipedi'deki bilgi aynen hissedilebiliyorsa bence de alınıp okunması gereken bir kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kitabı okurken şöyle düşünmüştüm sadece, "Sanırım yazar dini inancı olan biri." Sadece bu kadar. Onu da şu gül yetiştiren amca sayesinde anlamıştım. Öyle gözüne gözüne de sokmuyordu insanın, ne bileyim, eğer öyle bir karakteri ben kitabıma sokmak isteseydim ben de bu kadar yapardım herhalde, fazla değil.

      Sil
  2. okurum tabi.
    biraz üzüntülü olsa da.
    yazarı tanımalıyım.
    :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;