23 Ağustos 2013 Cuma

Evcilik Oyunu

Ben Ankara'dayken Moonlightcat ile kitap takası yapmıştık. Bana gönderdiği kitaplardan biri de Belgin Doruk hakkındaydı. Ondan bu kitabı göndermesini isterken hem kitabın kapağının etkisinde kalmıştım hem de bir otobiyografi veya biyografi okumak fena olmaz diye düşünmüştüm. Yani kitap üzerine düşünerek, araştırarak edinmedim. Belgin Doruk'u da ismini bilmek dışında tanımıyordum.

Bu gün canım öyle sıkıldı ki, uzaydaki eve gideyim dedim. Kucağıma da bilgisayarımı aldım. İnternette dolaşırken Ajda Pekkan'ın bir şarkısını açtım. Sonra da aklıma eski Türk filmlerinden birini izlemek geldi.

Bir site buldum, oyuncuların isimleri falan yazıyordu. Belgin Doruk'u görünce, kitabı okumadan önce neden kadının oynadığı birkaç filmi izlemiyorum ki diye düşündüm. Böylece Evcilik Oyunu'nu izledim uzaydaki evin balkonunda.

Belgin Doruk, Süreyya Atakol isimli bir iş kadınını canlandırıyordu. Yalnız yaşayan ve babasından kalan fabrikanın işlerini omuzlarına alan bir kadın. Tam bir işkolik, soğuk nevale. Çevresindeki hiçbir erkek ona yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Tipi de şu yandaki gibi bir şeydi. Kendisinin de içinde bulunması gereken sosyeteyi küçümsüyor, kendisini süslenmekten, dedikodudan ve erkeklerden başka bir şey bilmeyen kadınların dünyasına ait hissetmiyordu. Fakat Süreyya'nın böyle olmasının, yani bu kadar katı ve bu kadar erkek düşmanı olmasının asıl nedeni, genç bir kızken aşık olduğu adamı başka bir kadınla yakalaması ve kendisiyle sadece babasının servetine göz diktiği için birlikte olduğunu öğrenmesiydi. Bunun üzerine Süreyya erkeklere küstü ve kendini tamamen işine adadı.

Fakat bu tavırları bir süre sonra cemiyette dedikodu konusu olmaya başladı. Süreyya'nın en çok zaman geçirdiği, derdini, sıkıntısını paylaştığı kişi, ilk okuldan beri arkadaşı olan Rezzan'dı. Bunu fark eden sosyetikler, Süreyya'nın lezbiyen olabileceği yönünde bir takım dedikodular çıkardılar. Süreyya da bu dedikodulara son vermek adına biriyle evlenmeye karar verdi. Fakat bu gerçek bir evlilik olmayacaktı. Daha çok bir iş ilişkisi gibiydi. Patron Süreyya olacaktı, evlendiği adam da dışarda kocası gibi davranacak, evde onun emirlerine itaat edecekti ve tabii ki aralarında hiçbir şey geçmeyecekti. Böylece gazeteye ismini gizli tutarak bir ilan verdi ve uygun bir damat aramaya başladılar.
En sonunda aranan kişi bulundu. Necmi, kültürlü, yakışıklı, tam Süreyya'ya layık bir adamdı. Bu işe para için kalkıştığını söyledi ancak Necmi aslında çok zengindi. Süreyya'ya yaklaşmasının tek nedeni intikam alma isteğiydi.

Şimdi diyeceksiniz ki "Ne intikamı?!" Meğer Süreyya'nın babası ile Necmi'nin babası ortak gibi bir şeymiş. Ancak Süreyya'nın babası Necmi'nin halasına aşık olmuş ve onu da kendine aşık etmiş. Fakat daha sonra insafsızca terk etmiş. Bunun üzerine Necmi'nin halası da intihar etmiş. Necmi'nin babası o dönemin koşulları altında, kız kardeşinin intikamını alamadığı için gözleri açık gitmiş. Necmi de babasının alamadığı intikamı almaya karar verdi ve işte tam da bu yüzden Süreyya ile sahte bir evlilik yaptı. Süreyya'yı kendine aşık etmek ve sonra onu terk etmek niyetindeydi.


Böylece, bu evcilik oyunu sayesinde ona yaklaşmaya çalışmaya başladı. Ama Süreyya daha önce defalarca kez iltifat almış bir kadındı ve bu kez kandırılmaya niyeti yoktu. Ayrıca erkeklere olan öfkesi ve önyargısı o kadar büyüktü ki, Necmi'nin çabaları bir sonuç vermedi.

Yine de Necmi'nin davranışları, varlığı Süreyya'yı değiştirmeye başladı. "Yanımda böyle birini kadın diye dolaştıramam!" diyerek, gerek zorla, gerek şantajla Süreyya'yı o eski moda kıyafetlerin içinden çıkardı. "Evde kalmış mürebbiye" modeli saçlarını açtı, onu güzel bir kadına dönüştürdü. Herkes, Süreyya'daki bu değişimi fark etti ve bunu yaptığı aşk dolu evliliğe bağladı.

Tüm bunlar olurken, Süreyya'nın fabrikasında işler iyi gitmiyordu. Süreyya'nın fabrika işleri hususunda çok güvendiği bir herif vardı. O meğer rakip firmayla anlaşmış ve Süreyya'yı batırmaya uğraşıyormuş. Aslında süper Necmi elbette bir şeylerin ters gittiğini anladı ama Süreyya ona güvenmediği için elinden bir şey gelmedi çocukcağızın, yardım edemedi. Her defasında anlamadığı işlere burnunu sokmaması gerektiği hatırlatılarak terslendi. O da fabrika işlerine burnunu sokmak yerine Süreyya'yı kendine aşık etmeye odaklandı.

Ancak, konu aşk olunca, her zaman evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor. Necmi'nin intikam planları da uygulanamadı çünkü Necmi, Süreyya'ya aşık oldu. Aşık oldu olmasına ama Süreyya'dan aşkına karşılık bulamadı. Süreyya her zamanki gibi katı ve soğuktu. Necmi de kendini ona ezelden beridir hayran olan kadının kollarına atmaya karar verdi ve onu aradı. Böylece bir yerde buluştular.

Süreyya, kocası rolünü üstlenen bu adamın peşine düştü. Onları gayet samimi bir şekilde yakaladı vee Necmi'yi kolundan tuttuğu gibi dışarı sürükledi. Ona, onu kocası sansınlar diye tuttuğunu hatırlattı. Necmi de kendisinden at veya katırmış gibi söz etmesinin gururunu incittiğini söyledi. Süreyya da yapıştırıverdi "Kocam diye tanındığınız halde başka kadınlarla fingirdeşirken benim gururumu düşünüyor musunuz?!" Necmi de bunun altında kalmadı "Ancak seven bir kadının gururu bir erkek başka bir kadına gittiğinde incinir." dedi. Tabii kelimesi kelimesine böyle değil ama içerik böyle. Sonra bir bankta oturdular ve konuşmaya başladılar. Artık çekişmeleri gerekmediğinden bahsettiler. Necmi ona aşkını itiraf eder gibi oldu. Öpüşeceklerdi ki zabıtaya yakalandılar.
Ancak bu durum sürüncemede kaldı. Pek bir aşama kaydedemediler. Bu esnada fabrika da kötülemeye devam etti.

Bu evcilik oyunu için bir sözleşme imzalanmıştı. 6 ay karı koca gibi davranacaklar, eğer gerekiyorsa ve bu anlaşmadan memnun kalınmışsa bu süreyi uzatacaklardı. Ancak Necmi sevdiği kadının yanında olup ona dokunamamaya ve aşkına karşılık bulamamaya daha fazla dayanamayacaktı. Böylece bu evliliği bitirmek istediğini söyledi 6 ay dolunca.

Süreyya ise Necmi'ye karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Hep aynı terane, kaçan kovalanıyor... Neyse. Ancak Süreyya çok gururlu bir kadın olduğu için asla Necmi'ye gidip ona aşık olduğunu, onunla birlikte olmak istediğini söyleyemezdi ve kendisiyle kalması için ona yalvaramazdı. Tabii ki çaresizlik içinde Rezzan'a koştu. Ona içinde bulunduğu durumu anlattı.

Rezzan tabi bu konularda uzman. Hemen Süreyya'ya akıl verdi. Güzel bir masa hazırlamasını, kaliteli içkiler almasını, giyinip süslenmesini ve gerisini tabiat kanunlarına bırakmasını söyledi. Süreyya da hazırlıklara girişti.

O arada da fabrikaya uğradı ve fabrika ve köşkle ilgili haciz kararı alındığı gibi bir şeyler öğrendi.

Necmi ile güzelce yemek yediler, ona olan bitenden söz etmedi. Dans ettiler. Sonra Süreyya onu yatak odasına götürdü. Fakat Necmi namuslu bir adam olduğundan, Süreyya'ya intikam planlarını itiraf etmeye karar verdi ve bunun için o anı buldu, evet! Fakat Süreyya onu susturdu. Bunun bir önemi olmadığını çünkü belki de bunun geçirecekleri son gece olduğunu söyledi. Necmi ise Süreyya'nın duyguları ile dalga geçtiğini düşünerek aşkını itiraf etti ve orayı terk etti.

Sonradan öğrendi ki Süreyya iflas etmiş. Necmi'nin sadece parası sayesinde o evde kaldığını düşündüğünden ona veda etmeye hazırlanmış fakat gitmemesi için de elinden geleni yapmaya razıymış. Bunları öğrenince hemen olayın peşine düştü ve sahtekar muhasebeciyi yakaladı. Bir de ne görelim?! Rezzan da bu işin içinde değil miymiş?! Meğer Süreyya'yı hep kıskanmış. Bu sevimsiz muhasebeciyle iş birliği yapmış. Bir de sevgili gibi bir şeylermiş, çünkü sevişiyorlardı. Neyse, Necmi duruma el attı son anda ve fabrikayı kurtardı.

Artık bir sorunları kalmadığından, sonunda adam gibi birbirlerine açıldılar. Yemekler yendi, danslar edildi ve odalarına geçtiler. Süreyya "Aaaa!" diye bir çığlık attı. Necmi de "Kusura bakmayın ama buradan sonrası sizi ilgilendirmiyor" diyerek yatak odalarının kapısını suratımıza kapattı. Sonrasında da o bilindik yazı:



10 yorum:

  1. Kore dizileri/filmleri Türk dizileri/filmlerine ne kadar da benziyor, okurken fark ettim :)

    Süreyya'nın aşık olmadan önceki haline kendimi yakın hissetmiş olabilirim :)

    Upuzun paylaşımın için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten bunu ben de düşündüm. Kore dizilerinin böyle sevilmesinin nedeni belki de kültürümüze yakın oluşu diye de düşündüm.

      Gerçekten de upuzun oldu değil mi? *.*
      Rica ederim :)

      Sil
  2. Yine çok güzel bir yazı olmuş. Bende Belgin Doruk'u ilk olarak bir ara Kanal D'de yayınlanan "Memoli" adlı diziden hatırlıyorum. Dizide ayrıca Mehmet Ali Alabora, Meltem Cumbul ve Emre Kınay'da oynuyordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet evet, o diziyi ben de izledim. Ancak emin olamadım biliyor musun o kadının Belgin Doruk olup olmadığından. Çok hoş bir kadın.

      Teşekkür ederim :)

      Sil
    2. Yılan Hikayesi değil miydi onun adı? :)

      Sil
    3. Öyleydi.
      Ancak Meltem Cumbul'un "Memoli?!" nidasıyla hafızalara kazındı herhalde :)

      Sil
  3. Ay ne kadar güzel anlatmışsın, izlemiş kadar olduk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :D
      Ben de çok sevdim filmi. Ondan böyle uzun uzun anlattım :)

      Sil
  4. izleyim bunu da.
    seviyorum eski filmleri.

    belgin doruk asmada koruk, derlermiş yaa.
    :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;