---------------------------------------------------------------------------------
Geri zekalılar
Yanınızda çöp kutusu olur ama siz çekirdek kabuklarını yerlere atarsınız, bunu şehrin göbeğinde yaparsınız. Kampüsteki aptallar, süslenir püslenir, üniversiteli genç havalarına girersiniz ama kampüsünüzü temiz tutmayı akıl etmekten acizsiniz. Baharda çimlere serilir, çekirdek kabuklarını yine doldurursunuz, Burger King'den aldığınız menüleri rahat rahat açık havada yer çöplerini orada bırakır, ertesi gün de "Aiiiy burası çok kirli başka yere oturalım!" dersiniz. Bölümde de mallık kol geziyor, sınıfları yıkıp dökme heveslisisiniz, kullandığını peçeteyi yere atmama bilincine erişememişsiniz daha. Ah, size ne söyleyeceğimi bile bilemiyorum.
O kadar zavallısınız ki, bırakın dünyayı eviniz olarak benimsemek ve korumak, en yakın çevrenizi bile korumaktan acizsiniz. Bu gün o çöpü orada bırakırken yarın yine oturacak bir yer arayacağınızı düşünemiyorsunuz. Sadece kirletmek ve yok etmek için varsınız, sizinle cennet bile cehenneme dönerdi. Keşke hepiniz ölseniz, dünya da bi' ferahlasa.
Size seslenişim bitti aptallar, devamını okumayın.
---------------------------------------------------------------------------------
Hastayım ve ağzımda aft çıktı yine. Bu yüzden hayat biraz çekilmez gibi. Keyifsizim.
Bu aralar biraz üçümüz takılıyoruz, Utku bize kızgın veya kırgın sanırım, galiba kendini dışlanmış hissediyormuş. Oysa ben de okulun açılmasıyla o bizi dışlamaya başladı gibi hissetmiştim. Neyse, zaten onunla yıldızımız bir dargın bir barışık. Bu konuyu çözümlemeyi Mert'le Burcu'ya bırakıyorum.
Biz boş vakit bulduğumuz an kütüphaneye koşuyoruz. Hem sıcak, hem kitap dolu. Gerçi bu özellikleri nedeniyle okulun başı olmasına rağmen dolu gibiydi geçenlerde. Ben de oturacak güzel yer bulamayınca üst katta, madem o kadar çıktık bi' iki raf karıştıralım dedim.
Sonra bu güzellikleri bulduuum! Türkiyenin Mantarları 1 kesinlikle okumak istediğim bir kitap. Jilber Barutçiyan diye bir mantarsever yazmış. İşte mantar dediğim mikroorganizma düzeyinde mantar değil, bildiğiniz şapkalı mantarlar. Adam bir sürü eğitime falan katılmış bu mantar sevdası yüzünden, bir sürü arazi yapmış, fotoğraf çekmiş ve bu kitap ortaya çıkmış. İçinde de türlü türlü mantarlar var ülkemizde yetişen, özellikleri falan. Ah, tutkulu insanlara bayılıyorum.
Çevrebilim, çevreyle ilgili bi' kitap işte. Doğal kaynaklar, onların tüketimi. Klasik, bu konuları işleyen biiir yığın kitap var.
Sulak Bir Gezegenden Öyküler'i aldım. Nohut'a söyleyince bana gülerek dedi ki "Evet Cessie, hiç okunacak kitabın yoktu bi' de kütüphaneye dadandın." Doğru söylüyor, kitabım vardı ama hımpf. Kitap TÜBİTAK'ın, belki basılmıyordur artık. Hem belki bi' daha bulamazdım. Neyse aldım işte. ODTÜ'den bi profesör -profesördü sanırım- yazmış, ekoloji derslerine giriyormuş. Bu da azıcık çevreyle ilgili bi' kitap.
Şu an Burcu'yla bunu dinliyoruz. Neyse konu bu değil.
Dün Mert bizim odaya geldi. Bu ormandan kaçmış gibi dolaşıyordu ortalıkta, sakallarını tırnaklarını uzatmış. Neyse oje sürelim diyordu sürekli, hazır odaya gelmişken Burcu ona oje sürdü. Ben de bu efsanevi anları görüntüledim.
Nasıl kendi içimde bir Kızılderili kabile reisi ruhu olduğuna inanıyorsam, Mert'in içinde de minik bir kız çocuğu olduğuna inanıyorum. Her ne kadar kendisi "Ben erkeğim!" diye çemkirse de. Hasta gibiydi bu gün biraz, koşarak yanına gittim, "Annneeem, minik kızıııım, hasta mı oldun seeeen?" dedim, bana "Cessie ben erkeğim! Bana böyle söylemeni yasaklıyorum" diye çemkirdi. Sonra bu reenkarnasyon fikrimi öne sürdüm. Biraz kızsa da ikna olur gibi oldu herhalde.
Bayramda Adana'ya gideceğim, yine unuttum bilet almayı ben, annemler her gün hatırlattığı halde erteledim hem de. Hımpf, cuma günü de cumartesi günü de dolu, bir tane firmada bir tane yer bulamadım. Ben de pazar sabahına aldım biletimi.
Dün Mert hayalindeki arkadaşlar olduğumuzu söyledi. Buna ben de katılabilirim, sanırım böyle iyiyiz. Hatta onlara dedim ki, "Arkadaşlar, bizim ruhlarımız aynı yıldızın altında doğmuş*"
Yarın Ebru'yla buluşacağım.
Bir de geçen hafta Nohut'la ayrılır gibi olup ayrılmadık yine. Bu aralar iyi gibiyiz. Bölümü bırakma konusundaki fikrim bu gün azıcık yumuşadı gibi. Bakalım senenin sonunda ne olacak.
:*
(*Brontë'nin Vilette adlı kitabında okumuştum bu cümleyi *.* )
gökancım valla çok ani gelişti o, ben de bilmiyodum beytepede olmayacağımı. yoğusa satar mıyım seni? *.*
YanıtlaSililk kısım eh öle. insanlar işte. değişmezler.
YanıtlaSil:)
ikinci kısma iyi güldüm.
:)
hangi bölümü düşünüyosun ki.
:)
adanada günlerin keyifli huzurlu geçiyordur umarım.
:)
Bölüm derken neyi kastettin anlayamadım Deep.
SilAh Ankara'ya dönmeyi iple çekiyorum.
sen değiştircem belki demişsin ya.
YanıtlaSilaçıklasanaaa.
:)
Biliyorsun bir ara felsefe okumayı düşünmüştüm.
SilSanırım bundan bahsediyoruz. Hangi yazıda değiştiricem demişim? İnan hiçbir şey anlamadım o.O
bu yazıda bölümü bırakma düşüncesi yumuşadı diyo.
SilHa evet, bölümü bırakma düşüncem biraz değişti. Ama çok değil.
Silo insanlara ben de sinir oluyorum, az bile söylemişsin. keşke anlasalar. evimiz dışındaki yerler bizim değil sanki, ne saçma.
YanıtlaSilojeli fotoğraf ne tatlı :)
Ahaha, minik bir kız çocuğuna benziyor değil mi? :D
Sil