12 Şubat 2014 Çarşamba

Atlas Silkindi Üzerine

Artık Ayn Rand ile nasıl tanıştığımı anlatmayacağım, 500 kez falan bahsetmiş olabilirim. Aslında benim Ayn Rand serüvenim, benim değil de Mert'in Hayatın Kaynağı'nı okuması ile başladı. Ben kitaptan ve yazarın anlatımından öyle aman aman etkilenmemiştim. Belki de diğer kitaplarını satın almazdım. Ama Mert Hayatın Kaynağı'ndan etkilendi ve Ayn Rand'ın tüm kitaplarını aldı. Bütün romanlarını okudu, geriye sadece felsefe kitapları kaldı. Bu sene kampüse gelirken benim için de getirdi kitapları, ben de okumuş oldum, bütün romanlarını, bir oyununu bitirdim.

Atlas Silkindi'den bahsetmek gerekirse... Öncelikle bu kitap, biraz kalın bir kitap. 1200 sayfadan bahsediyoruz. Sanırım okumayı ve taşımayı daha kolay kılmak adına, üç ayrı kitap halinde de basılmış. İlk kitap Atlas Vazgeçti-İtirazsız ismiyle, ikincisi Atlas Vazgeçti- Ya Öyle Ya Böyle ismiyle, üçüncü ve son kitap da Atlas Vazgeçti- Gerçek Gerçektir ismiyle yayınlanmış. Bu isimler ciltli edisyonda da bölüm başlıkları, büyük başlıklar halinden yer alıyor.

Ayn Rand'ı nedense bir yazardan çok bir düşünür olarak benimsedim, öyle kabul ediyorum. Objektivizmin kurucusu olduğunu öğrendim, belki de bu yüzden ve kitaplarını daima felsefesini en iyi şekilde açıklamak ve anlatmak esasına dayanarak yazması yüzünden. Zaten Ayn Rand amaçsız bir iş yapılmayacağına inanır, ortada bir amaç vardır ve siz her hareketinizi o amaca ulaşmak adına yaparsınız, bunu düşünür, yaşamınızı buna göre planlarsınız. Ayn Rand'ın karakterleri mesela, erken yaşlarda meslek seçimlerini yaparlar ve kendilerini bu çerçevede geliştirirler. Atlas Silkindi'de örneğin, bir demiryolu şirketi işletmeyi kafasına koyan Dagny Taggart üniversite öğrenimi gördüğü süre boyunca babasının şirketine bağlı bir terminalde çalışmıştır. Yaptığı basit bir iştir ama kıyısından köşesinden de olsa mesleğiyle ilgilidir, onu tanımayı esas alır, üniversitede de mühendislik eğitimi almıştır. Onun kitaplarının var oluş amacının da felsefesini anlatmak, insanlara ulaştırmak ve en iyi şekilde açıklamak olduğuna inanıyor insan.

Sanırım o tanışmayı çok istediğim yazarlardan biri. Ona aman aman sempati duyduğundan değil, bir yandan onun reenkarnasyonu olduğuma inandığımızdan (^^) öbür yandan da, öbür yanı yok, onunla karşılıklı konuşmak isterdim.

Ayn Rand Hayatın Kaynağı ile ilgili şöyle demiş "Hayatın Kaynağı, Atlas Silkindi'nin uvertürüdür." Gerçekten de öyle galiba. Atlas Silkindi de toplumda görebileceğimiz hemen her insan türü mevcut. Hayatın Kaynağı'ndan çok daha kapsamlı. Sanırım felsefesini de tüm yanlarıyla aktarmayı başarmış.

Ayn Rand'ın kitaplarında iyiler ve kötüler vardır ama, bunlar alıştığımız manada iyiler ve kötüler değil. Mesela iyi olan herkesin iyiliğini isteyen bir kız çocuğu kötü olan da bencil ve kalpsiz üvey annesi değil. Veya iyi olan kendisini mesleğine adamış bir polis, kötü olan da seri katil değil. Alışılanın aksine Ayn Rand'ın "kahramanları, iyi karakterleri" işkolik ve bencil tiplerdir. Her şeyi bir alış veriş gibi görürler, insanlara verilen sevgiyi veya değeri bile. Onlar bedel öderler, takas yaparlar. Acımasızdırlar ve inandıkları şey uğruna bütün dünyayı karşılarına alabilirler. Kötü olanlarsa, alış veriş yapmayı bilmeyenlerdir. Toplumun kölesi olmuş insanlar kötüdür. Birine karşılıksız mal veya sevgi/ değer veren insanlar kötüdür. Üretemeyen insanlar sefil ve kötüdür. Zaten savunduğu şey de budur. Onun söylemek istediği özetle şudur: "Üreten insanı rahat bırakın. Mantıklı olan, yetenekli olan insanın önünü tıkamayın çünkü kendisiyle birlikte toplumu da yükselten kişidir. Onun çabası karşısında bütün insanlık refaha kavuşacaktır, ona ödenmesi gerekeni ödemekten kaçınmayın." Ve kınadığı üretemeyen insandır, bir fikir üretemeyen, bir cisim üretemeyen, işini iyi yapamayan. O insanın var oluşunu değerli kılan şeyin düşünmek olduğunu savunur ve düşünmeyen insana lanet eder.

BURALARI HEP SPOİLER!!!

Atlas Silkindi'de de, bütün iyi ve yetenekli insanların çekip gittiği bir dünya anlatılır. Bir adam vardır, bir mühendis. Tüm dünyanın iş yükünü azaltacak, onlara muazzam bir enerji sağlayacak bir motor icat eder. Bu esnada bir fabrikada çalışmaktadır ve fabrika el değiştirmiştir. Yeni sahipler salaktır, yapacakları bütün iş anlaşmalarını, karşılarındaki insanın "ihtiyacına" göre belirlerler. İşçilerden de beklenen budur, ihtiyaç usulü çalışmaları. Bu fabrikada kimin ne kadar maaş alacağını ne kadar iyi çalıştığı veya ne pozisyonda olduğu değil, paraya ne kadar ihtiyacı olduğu belirleyecektir. Bizim mucit en başta bu fikirden nefret eder ve geniş çerçevede, tüm dünyada üreten insana bunun yapıldığını görür. Ona göre üreten insan sürekli sömürülmektedir. Ondan üretmesi ve dağıtması istenir. Zengin insanlardan nefret edildiğini görür, toplum üreten insandan almak ister ama ona emeğinin karşılığını vermek istemez. Fark eder ki, insanlar iyi nitelikleri yüzünden cezalandırılmaktadır. Dünya bu insanlar çalıştığı için ayakta durmaktadır fakat diğerleri onları işkolik olmakla suçlamaktadır. Bu insanlar katıksız bir bilinçle, mantıklarını kullanarak hareket ederler ve duygusuz olmakla itham edilirler. Bütün bunları fark eden mucit, üreten insanın uğradığı haksızlığı görür ve, dünyanın motorunu durdurmaya karar verir...

Kitapta fabrikanın benimsediği tutum ulusal düzeyde de benimsenmiştir. Zenginlerden yatırımlarını kâr amacı güderek değil de, diğer insanların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yapmaları istenir, işler biraz çirkinleşir, sonunda onları zorlamaya başlarlar. Böyle olunca bu insanlar teker teker işlerini bırakmaya, ortadan kaybolmaya başlar. Burada küçük işverenlerden değil dünya çapında önemli iş adamlarından, fabrikatörlerden bahsediyoruz. Bu insanlar çok büyüktürler ama işlerinin de en iyisidirler. Onlar bırakınca, dünyanın düzeni aksamaya başlar çünkü ihtiyaç diye zırvalayan asalaklar, üretme kapasitesinden yoksundurlar. En basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak duruma gelirler ve dünya eski çağlara, karanlık çağlara dönmeye başlar.

Mucit ve diğerleri ise kendilerine Atlantis adını verdikleri bir dünya kurmuştur, kırsal bir alan, bir yerleşim yeri. Orada yaşamaya ve üretmeye başlarlar. Zeki ve yetenekli insanların oluşturduğu toplum tabii ki asalaklarınkinden daha çabuk ve daha iyi kalkınır ve gelişir. Böylece bu bölgeyi diğerlerinin gözünden saklama imkanı da bulurlar.

SPOİLER BİTTİ :)

Sayfa sayısı fazla olsa da, insanın kitabı elinde tutması imkansız olsa da, akıcı olduğu su götürmez bir gerçek. İşte felsefe ile romanın karıştığı bir kitap. Bir çırpıda diyemesem de, kolayca okunuyor, ben 21 günde bitirdim. Araya bir de Kitap Hırsızı'nı soktum, o olmasa belki de 15 günde bitirecektim, gözünüz korkmasın.

Mert bu felsefeyi doğru buluyor. Ben biraz daha temkinli yaklaşıyorum ama kadının çoğu fikri, benim kitabı okumadan önceki, şahsi fikirlerimle de örtüşüyor zaten. En mühim kusuru, ne yazık ki Plato Yayınları'ndan çıkmış olması ama ne yapalım, sineye çekiyoruz. Tavsiye eder miyim derseniz, ederim. Sayfa sayısına falan bakmadan başlayın, gerçekten akıcı ve kolay okunan bir kitap.

9/10

8 yorum:

  1. Okumayı çok istediğim ama kalınlığından dolayı okumaya cesaret edemediğim kitap oluyor kendileri:(
    Ölmeden önce inşallah okumaya cesaret ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence bir gayret al eline. Bak hepsini aynı anda okumak zorunda değilsin. Ben İtirazsız bölümünü okuduktan sonra araya başka kitaplar sokmuştum. Sanki üç ayrı kitapmış gibi okuyoabilirsin ama olaylar tabii ki hep bağlantılı. Unuturum ben diyorsan bilemiycem :/

      Ama gözün korkmasın, akıcı ki zaten :)

      Sil
    2. AAslında güzel fikir. Bunu okurken aralara başka kitaplar koyabilirim. Cesaretim geldi valla:))

      Sil
    3. Hadi bakalım! :D
      Kitap senden korksun pehey!

      Sil
  2. reankarnasyon ha, hoş düşünce, olabiler tabii.

    şu yazara biraz daha takılayım bakayım.

    :)

    (benim kitap dost kitabevinde varmış yaa)

    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya biz internetten kitap siparişi verdik Mert'le, senin kitabı da sepete attım. Bekliyorum gelmesini heyecanla! :D

      Evet Deep. Artık kitapla ilgili pek çok mühim noktayı da şıpadanak tahmin edince, benim reenkarne olduğuma ikna olduk :D

      Sil
  3. :) nutella kavanozunu onbeş dakkada bititiyom ben yaaa.
    :) neden depresifsin yaaa
    :)
    bir düğün gecesi, tek başına da okuyabilirsin, üçlemenin ve yazarın en iyi kitabı. geçenlerde bak sevgi soysal yazmıştım onu da oku. o da ankara sakarya'da geçiyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de izlediğim anime yüzünden böyle oldum Deep.
      Sanki o yazını da okumuştum, öyle hatırlıyorum. Ama bir daha bakayım.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;