14 Şubat 2014 Cuma

Teneke ~ Yaşar Kemal

"Hayat!" diyor kendi kendine. Gülümsüyor. "Solucan gibi yaşayan insanlar... Korkak, hilekâr... Yalancı. Ama Zeyno Kadın. Kürt... Adı neydi? Eşkiya..." Bir an mes'ut oluyor. "Değer. Bir eşkiya, bir Zeyno Kadın, gözleri kocaman çocuklar için de olsa değer... Mücadeleye değer... Bir hayat pahasına da olsa değer..."

Yaşar Kemal, Pinuccia'nın düzenlediği Yazar Ayları Etkinliği'nin kasım ayı konuğuydu aslında. Bir çekiliş yapıyordu, kazanan kişiye Yaşar Kemal'in istediği bir kitabını gönderecekti. Ben de kazananlardan biri oldum. Böylece irtibata geçtik. Yaşar Kemal'in kitaplarına internette bakmıştım şöyle bir. Daha çok Anadolu insanından bahsettiğini görünce, kalınca bir kitabını okumaya cesaret edemedim. Köy yaşamı, Anadolu, Anadolu insanı ilgimi çekmiyor. Bu yüzden Teneke'yi seçtim. Pınar elinde eski bir basımı da olduğunu söyledi, hangisini istediğimi sordu. Ben de -eski kitapları çok sevdiğimi bilirsiniz- eski basımı tercih ettim.

Bir Anadolu kasabasında geçiyor olaylar. Teneke bu kasabadaki çeltik ağaları ile köylü arasındaki mücadeleyi konu alıyor. Çeltik yetiştirmek zahmetli, sulak bir alan gerekiyor. Ağalar köylülerden toprakları kiralayıp buraya çeltik ekiyorlar. Tabii bu bölgeler yoğun bir sulama gerektiriyor. Çeltik ekimi bölgedeki sivri sinek populasyonunun (ehehe biyolog damarım şooldu) artmasına neden oluyor, bu sinekler de sıtmaya neden oluyor. İnsanlar sıcaktan, sineklerden, sıtmadan kırılıyor, sıkıntı çekiyorlar.

Burada mühim kişi kaymakam aslında. Kasabaya yeni bir kaymakam geliyor, Fikret Bey. Bu ilk görevi, gencecik bir çocuk. Biraz safça, insanlara kolayca güveniyor. Ağalar önce pek samimi davranıyorlar ona, çeltik ekimi için çeşitli belgeler imzalaması, onlara ruhsat vermesi gerekiyor. Bununla ilgili yasayı işlerine geldiği gibi, çarpıtarak yansıtıyorlar, istedikleri ruhsatı da alıyorlar. Fikret Bey ise Anadolu'ya gelmeden önce duyduklarının ne kadar yanlış olduğunu, buradaki insanların aslında ne kadar iyi insanlar olduğunu düşünüyor, avunuyor.

En sonunda Resul Efendi dayanamayarak olanı biteni anlatıyor kaymakama. Köylünün kendisine karşı nasıl diş bilemiş olduğundan, ruhsatları vermek için rüşvet aldığına dair dedikodular dolaştığından, bu ağa takımının pek tekin olmadığından, iyi niyetli olmadığından bahsediyor. İşte bununla birlikte, kaymakam önderliğinde ağalarla köylünün mücadelesi başlıyor.

En sonunda ağa köylüye yüklüce bir miktar para veriyor, biraz da kandırıyor aslında köylüyü. Topraklarının üzerine yatıyor, kaymakam hakkında ise Ankara'ya pek çok telgraf çekiliyor, mektuplar gidiyor iftira ve şikayet dolu. Tabii en sonunda kaymakam sürülüyor bu bölgeden. Bütün çabalar faydasız kalıyor. 

Bir kişi var ki mücadeleyi bırakmamış, Kürt Ali o kişi. Kaymakam bölgeden giderken arabasını durduruyor, teşekkür ediyor ona kendince. Onu kendisine minnetle bakar gören kaymakam, bir kez daha "Değer" diyor.

Şu günlerde Ankara Devlet Tiyatrolarında sahnelenmekte aynı zamanda. Göz atmak isterseniz TIK TIK.

Kitap Varlık Yayınları'ndan çıkmış. 1959, Ağustos basımı. 95 sayfa, 2 lira. :)

8/10

2 yorum:

  1. okudum bunu evet bu tiyatro yaaa ama bişi hatırlamadım valla okuyunca bile şimdi :)

    hani tiyatroya gidiyodun yazmadın kiii.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gittik Mert'le, yazıcam yazıcam bi' türlü yazamadım Deep.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;