bir küçük buluşma

Benim uyanmak istediğimden bir buçuk saat daha geç uyandığım, Burcu'nun küçük çamaşır makinesiyle savaş verdiği bir dünyadan herkese merhaba! Şimdi size dün neler yaptığımı anlatıcam ben.

Dün liseden iki arkadaşımla buluştum, Görkem ve Melek'le. Beni teee o zamanlardan beri takip edenler hatırlayabilirler. Görkem şişko çocuk, arada koluna falan yatıyordum hani. Melek sıra arkadaşım. Melek bizi Hacıbaba Kahvecisi diye bi' yere götürdü. Beni tembihledi karnını doyurup gel, pasta yiyelim diye. Ben çok geç yattığım ve erkenden uyanamadığım için karnımı doyurup gidemedim oraya. Böyle olunca Görkem'i beklerken makarna yedim. 

Görkem gelene kadar Nohut'la ilgili başımdan geçenleri Melek'e özetledim. Allam bütün hayatımı her yerde teşhir eden biriyim. Yemin ediyorum bu kişisel kızgınlıklarımı açmadığım bir tek insan kalmadı. Burcu meselesi de aynı. Bunları zaten Mert'le konuşuyoruz, Ebru'yla konuşuyoruz, e görüştüğümüzde Mina'nın da başına ekşidim biraz bu hususta. Cansu, Melek... Gerçekten boşboğaz biri oldum herhalde. Daha fenası da bu konuları muhatabı olan insanlarla konuşmazsam bu böyle sürüp gidecek sanırım. Neyse. 

Görkem gelince bir de pasta söyledim, sefam olsun. Hunharca para harcıyorum bu aralar, sonum ne olacak hiç bilmiyorum. Zaten bi' yerden hesabıma para yatmış fazladan, bi bok anlamadım, onu da bankaya sormam lazım bu hafta. 

Sonra bir sürü konuştuk. Benim anlattıklarım sanırım Melek'i dehşete düşürdü. Görkem her şeyi her zaman olduğu gibi normal karşıladı. Sonra küpe bakmaya gittik. Orada Görkem çok sıkıldı tabii ki. Sonra küpe satılan yerde -ebet- bir de iç çamaşırı satan yer gördük, Görkem'e "Görkeeem bana sütyen al!" dedim. O da olur dedi ama bir "sütyenli selfie" istiyormuş. Daha sonra bunları Mert'e anlattım, pek hoşlanmadı bu durumdan.

Dost'a gittik sonra. Kendime güzel kitaplar aldım, size göstermek istiyorum uykulu halimi ve güzel kitaplarımı. Fotoğrafı şuralara bi' yerlere iliştiriyorum.

Dost'tan çıkınca Olgunlar'a gittik. Melek oradan alıyormuş kitaplarını. Oraya baktık. Bakın buralarda günün bombası geliyor.

Biz efendi efendi dönerken şeylerden gördük, hani tavşanlarla kağıt falan çektiriyolar, fal gibi bi' şey. Öyle insanlarla karşılaştık. Melek tavşanları sevmek istedi, adam da sevmesine izin verdi. Sonra tavşanı elimizden alıp renkli katlanmış kağıtların olduğu tezgahı burnumuza dayadı. Ay Melek önce benim aldığımı söylüyor ama ben Melek'e eşlik etmek için o kağıtlardan aldığıma eminim. Bizden ikişer tane kağıt çekmemizi istediler. Sonra dua falan okuyup onları bi yere mi gömecekmişiz, dilek de tutmak gerekiyormuş, hiç de inanmam böyle şeylere. Ulan bizden iki parça kağıt ve bir sürü saçmalık için kişi başı on lira istediler on lira! Hani insan ne kadar olabilir ki diye düşünüyor. Herhalde bir liradır, iki liradır. Neyse sonra biz tabii ki on lira ödemeye falan yanaşmadık! Bak bak bi' de öğrenciyiz diye bize indirimliymiş! Zaten ben o şok içerisinde dondum kaldım, neyse ki Melek itiraz etti. Ben de destekledim onu. "Ulan" dedim "benim yanımda o kadar para yok ki." Gerçekten de yoktu. Neyse iki bıçık liraya hallettik bu lüzumsuz saçma işi. Görkem de dalga geçti bizimle.

Ama sonra ne oldu? Sorun ne oldu! Beş lirasını kaybetti, cebinden kayııııp gitti o 5 lira. Ben de onunla dalga geçtim.

Bu gün kimse derse gitmiyormuş, ben de gitmemek istiyorum. Bakalım, bir düşüneyim ne yapacağımı. Ay zaman israfı bu derslerin bazıları gerçekten, çok kırılıyorum böyle şeylere.

Son olarak, dünden beri dinlediğim bu şarkıyı size armağan etmek istiyorum gönül dostlarım:

Aslında benim dinlediğim bu değildi ama onu da paylaşamadım ulan! Neyse, siz bununla idare edin o halde. İyi dinlemeler.