22 Mart 2014 Cumartesi

çalıkuşu mimi ve diğer şeyler

Okurken dinlemek isterseniz TIK TIK

Bir süredir yazmıyorum. Bir süre dediğim de birkaç gün herhalde ama neyse. Eskiden hemen her gün bir şeyler yazardım. Bu yüzden kendimi yadırgadım galiba.

Bu aralar Beytepe'de işler çok yolunda değildi. Burcu pek farkında değil ama bana kalırsa bazı sorunlarımız var. Tabii aynı odada kaldığımız için ve onunla bunları konuş(a)madığım için bu durum canımı sıkıyordu. Sanırım o durumu kafamda çözdüm bu gün.

Bu gün hava çok güzeldi, güneş vardı. Sabahtan bir dersim vardı, lab dersi, sonra tamamen boştum. Mert'le çayıra çimene yattık biraz. Konuştuk, konuştuk, sonra bankaya gittim. Kaynağı belirsiz bir para var hesabımda, neler oluyor anlayamıyorum. Onlar da merkez bankaya gitmem gerektiğini söylediler, bir ara oraya gideceğim. Burcu ailesinin yanına gittiği için odada yalnızım bu hafta sonu. Ben de haftaya gideceğim, oy kullanıp geleceğim.

Baharın geldiğini az önce idrak ettim ve tumblr'da baharla ilgili görsellere baktım, iyice içim açıldı. Labdan çıkınca, merdivenlerden çıkarken bi' pencere var, hemen önünde bir ağaç. O ağaç çiçek açmış, nefis bir görüntü, güzel kokular... Mert fotoğraf çekmişti ama bana göndermedi henüz, gönderirse sizinle paylaşırım.

Ben kafamdaki sorunları çözümlemiş olmanın mutluluğu içindeyim. Kendime internetten tişört siparişi vermiştim, tişörtlerim gelmiş, ona da sevindim.

Son 2 gündür ders çalışmıyorum, bunu yarın telafi edeceğim. Bu dönemi limnoloji sınavıyla açıyoruz. Dersi geçen yıl alan bir arkadaş "Hoca çok garip yerlerden soruyor ya" diyerek beni endişelendirmiş olsa da umutluyum o dersten.

Buralara yazmadığım süre içinde bir ara Nohut'la konuştuk. Beni biraz çıldırttı. Nohut, Mert'le birlikte olduğumu biliyor ama söylediği kadarıyla bunu önemsemiyormuş, beni bekleyecekmiş. Eninde sonunda birlikte olacağımıza inanıyormuş. Mert'le de paylaşıyorum ben bu gelişmeleri, kıskançlık krizlerine girmiyor. Bu çok hoş. Zaten bunları onla paylaşamasam kendimi çok garip hissederdim. Arkadaşlığımız boyunca Nohut konusunda defalarca kez konuştuk, şimdi bunlar hiç olmamış Nohut da var olmamış gibi davransak çok saçma olurdu. Neyse onu inceliyor falan Mert.

Ben Nohut'a aslında bizim onunla çok farklı insanlar olduğumuzu, birbirimizi üzüp durduğumuzu anlatmaya çalıştım ama o beni dinlemedi ve akla mantığa kulak vermeyi reddetti. "Ben seni çok mu kırdım?" dedi. Evet, beni çok kırdı ama konu o değil. Ben Mert'le birlikteyim, mutluyum da. Artık akıllanmış ve değişmiş, daha önce davrandığı gibi davranmayacakmış. Mert'ten ayrılıp kendisine dönmemi bekliyor. Mert'le çıkmış olmamız mühim değilmiş, Mert'i bırakıp ona dönersem bunu hiç sorun etmeyecekmiş falan fıstık. Ya ben bunları duyunca çıldırdım, ona çemkirdim ve telefonu kapattım. Fakat ilginç bir şekilde o, telefonu kapatırken biz, mutluydu. O an anladım ki, Nohut'a ne söylediğim önemli değil. Önemli olan onunla herhangi bir şey konuşmuş olmam. Bu anlamsızlığa bir son verme kararı aldım, bir daha aradığında açmadım ve mesajına da cevap vermedim.

Bu aralar kedim çok sevecen, aramız çok iyi. Geçen gün yere yatıp patileriyle parmağımı tuttu. Onu sevmek için diz çöktüğümde üzerime zıpladı. Bir ara beni ısırmakla tehdit etti, inkar edecek değilim ama ilişkimizde çok feci gelişme var. Kedim doğurdu. Bunu her zamanki yerini terk etmesinden, uysallaşmasından anladık bir de Mert yavruların sesini duymuş. Ama henüz minik kedileri göremedik.

Beytepe kedileriyle aram çok iyi. Bu gün de Mert'lerin binasının orada pofuduk bir kedi kucağıma oturdu. Kediler kucağıma oturmaya kendileri karar veriyor, gelip yerleşiyorlar. Neyse, onu sevdim, kuyruğuna dokundum. O kedim gibi değil, biraz daha haşin sevilmekten hoşlanıyor. Ona yaptıklarımı kedime yapsam beni kaç kez paralamıştı bilmiyorum.

Bu aralar hiç okuyamıyorum fakat okumam gereken bir sürü şey var. İnsan ekolojisi sebebiyle Gezgin Şölen'i okumalıyım, sınavlar sebebiyle ders kitaplarını, blog turu nedeniyle üzerine yazacağımız kitabı, kendi şahsi isteğim nedeniyle de Nereye Gitti Bu Entelektüeller'i, artık utandığımdan -çünkü bir yıl oldu- Mina'dan ödünç aldığım kitabı okumam gerekiyor Biraz her şey karman çorman. Gün içinde bir program yapacağım ne zaman ne okuyacağımla ilgili.

Sistematik botanik ödevimiz var, bitki örnekleri toplayıp kurutmamız gerekiyor. Mert bitkileri koparmak istemiyor, ben de istemiyorum. Belki de ödevi yapmayız, zaten sisbot dersimiz çok kötü. Yaz okulunda falan almayı planlıyoruz.

Şimdi mime geliyorum.


Sevgili Loretta beni mimledi. Bu mimi Deep başlatmış. Ben de iştirak edeceğim. Çalıkuşu'nun ilk sayfasında:

"Dördüncü sınıftaydım.Yaşım on iki kadar olmalı. Fransızca muallimimiz Sör Aleksi, bir gün bize yazı vazifesi vermişti. "Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizin için güzel bir hayat temini olur." demişti."

bunlar yazıyormuş. Bunları okuduğunda böyle bir mim hazırlamak Deep'in aklına gelmiş. Bu mimde ilk anılarımızı anlatıyoruz, hangi yaşa dek inebildiğimizi yazıyoruz.

Ben aslında mimi dün yanıtlayacaktım ama kafamı toparlayamadım. Bu yüzden şimdi yazıyorum.

Hatırlayabildiğim en eski anılar, 3-4-5 yaşlarıma dayanıyor sanırım. Özlem Abla'mın düğününü hatırlıyorum ve düğün hazırlıklarını. Şimdi onların evlilik yıldönümünde Rit doğmuş galiba. Eğer gerçekten böyleyse ben o zaman 5 yaşındaydım. Özlem Abla'm düğün için bana baya özenmişti, hatırlıyorum. Teyzem bana böyle balerin kıyafeti gibi, etekleri öyle kısa ve kalkık bir elbise dikmişti. Özlem Ablamlar beni de kuaföre götürmüşlerdi, saçlarımı yaptırmışlardı. O gün düğünde koşturup durmuştum ve annemin büyük bir zevksizlikle ve inatla üzerime giydirmeye çalıştığı sarı kapüşonlu ceketi bir yerlere fırlatmıştım.

Bir diğer anım Hazallar'ın evine gidişimiz, Faruk Amcalar'ın yani. Hazal'la yaşıt sayılırız, aramızda bir yaş var varsa. Biz oraya gittiğimizde o tuvalete gidemiyordu ve bu çocuklar için hani oturaklar oluyor ya çiş ve kaka yapmalık, öyle şeylere yapıyordu tuvaletini. Demek ki bayağı küçükmüşüz. Ben o zaman biliyordum tuvalete kaka yapmayı, ama Hazal büyük bir misafirperverlik göstererek bana oturağını teklif etmişti. Sanırım iyi anlaşmıştık. Hayatımda ilk kez o zaman denize gitmiştim, bu yüzden belki hiç unutmuyorum.

Bakın bu daha da küçük olduğum bir yaş sanıyorum, öyle tahmin ediyorum, Sacit Abim'in düğünü. Teyzem bana yeşil bir elbise dikmişti. Ben çocukken nefret ediyordum o elbiseden, annem beyaz külotlu çorapla elbiseyi bana giydirmeye çalışıyordu, ben ağlıyordum. Böyle bir anı hatırlıyorum. Fakat o elbise çok çok güzel bir elbiseydi. Rengi, desenleri, dokusu... Şimdi dikse teyzem, kesinlikle severek giyerdim. Hem de beyaz külotlu çorapla.

Ridade'nin doğumuna dair bir şeyler hatırlıyorum sanırım, beş yaşında falandım o zaman da. Bir de babamın köyüne ilk gidişimizi. Hasip Amca'yla ilk tanışmamızı hatırlıyorum, bana Gunes'in salıncağını göstermişti. Gunes o zaman yoktu, bana ondan bahsetmişti, arkadaş olacağımızı söylemişti. Hali hazırda bir arkadaşım olması fikrinden hoşlanmıştım, onu henüz görmemiş olsam da.

Bu kadarı yeterli olur sanıyorum. Ben de Mina'yı ve Çalıkuşu'nu mimliyorum tabii ki. Ay ne çok konuştum, şimdi bir de gidip günlüğüme yazayım. Siz de Sezen dinleyin, minik serçe *.* Öpeledim.


4 yorum:

  1. Cessie'm, mimlediğin için çok teşekkür ederim ama bu seferlik beni affetsen olur mu? çok fazla giremiyorum internete ne yazık ki. çok teşekkür ederim ama beni de düşündüğün için.

    konuşamıyoruz ne zamandır seninle. umarım iyisindir. bütün güzellikler seninle olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önemli değil Çalıkuşu'm.
      Ben de sana mail atacaktım. Bloguna ulaşamadım, sadece davetli kullanıcılara açık diyor, kapattın mı?

      Tüm güzellikler seninle de olsun, seni seviyorum <3

      Sil
  2. hadi artık derslere de yoğunlaş beeeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay biraz yoğunlaştım bu dönem geçen döneme nazaran yaa :D

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;