Yaşlı Adam ve Deniz, size deminden beri bahsettiğim kitap. Hemingway'in en ünlü eseri herhalde, bilmeyen yok. Ben lise ikiden beri bu kitabı okuyacağım anı bekliyordum, zamanlamam hiç güzel olmadı.
Kitabı okuduğum süre boyunca Jackson C. Frank dinlemeyi düşündüm fakat dinlemedim. Utku aynı kitap üzerine yazdığı yazıda bi' şarkısını da eklemişti bu adamın, oradan bağdaştırdım herhalde. (O yazıya da buradan ulaşabilirsiniz. Zaten o edebiyat mevzu bahis olduğunda benden daha bilgili.)
Hemingway bu kitabında bir ihtiyar balıkçıyı anlatır canlarım. Adam tam 84 gün boyunca balığa çıkmış ve eli boş dönmüştür. Artık diğer balıkçılar alaya almaya başlamıştır onu. 85. gün şansının yaver gideceğine inanarak bir umut balığa çıkar. Ve, beklenebileceği gibi, oltasına bir balık takılır. İhtiyar adam ve balık bir süre birbirlerine karşı mücadele verirler. Koca balığın peşinde sürüklenir durur adam. Bu esnada balıkla arasında bir bağ kurar, düşman dostluğu diyorum ben böyle bağlara. Balığı öldüreceği için üzülür fakat onu öldürmek zorundadır. İhtiyar, rakibiyle karşı karşıya geldiğinde onun beklediğinden daha büyük bir balık olduğunu görür. Fakat peşini bırakmaz, en sonunda onu zıpkınıyla haklar. Esas olaylar burada başlıyor bence.
Adam balığı yakalamak için mücadele vermiştir ve o da nefis bir mücadeledir. Ona bir diyeceğim yok ama esas kilit nokta kılıçbalığıyla olan mücadelesi değil bence.
İhtiyar balığı tekneye bağlar ve yola koyulur. Kente dönüşünü düşünmektedir. Balıktan alacağı parayı hesaplamaktadır ki bununla bir yıl geçinebileceğini düşünür. Fakat balığın yarasından kanlar sızmaktadır ve okyanustan bahsediyoruz arkadaşlar. Kan kokusu alan köpek balıkları, bizim ihtiyarın avına saldırırlar. İhtiyar önce zıpkınıyla mücadele eder köpekbalıklarıyla. Sonra zıpkınını kaybeder, tabii balığın bir parçası da gitmiştir. Adam çakısını küreğin ucuna bağlayıp onunla mücadele veriyor biraz da. O da kırılınca en sonunda sopalarla uzaklaştırıyor köpekbalıklarını ama kente döndüğünde de elinde yakaladığı balığın sadece başı ve iskeleti kalmış oluyor.
Utku şöyle yazmıştı, aynen kopyalıyorum:
Diyorlar ki her şey bir sembol. Deniz, balıkçının avlanması, tuttuğu dev balık, saldıran köpek balıkları... Hayat, mücadele, yenilgi... Doğrudur, basit bir avlanma hikâyesinin ardında yaşam var, tam olması gerektiği şekilde. Balıkçımızın aslanlı düşleri, evindeki boş kutular, yalnızlık ve her şeye rağmen yaşamak. Şiir gibi konuştum...
Cidden şiir gibi konuşmuş. Doğrudur, evet. Gerçekten yaşam var bu mücadelenin ardında. İnsanın hayat boyu verdiği mücadele var, bir an bile bırakamazsınız o mücadeleyi, yaşamak için! Ama o göt Hemingway'e ve onun yardakçısı Bukowski'ye göre hepsi boşuna bunların! Her mücadele, sonunda yenilgiyi getirir, şu veya bu şekilde. Bunlar kaybeden dayılar, bilirsiniz zaten. Bukowski dediğimiz hem ayyaş hem sapık. Hemingway savaş görmüş, ondan hayır beklemek saçma olur zaten. Yok ya, ben şimdi biraz umuda ihtiyaç duyuyorum diye atarlandım bunlara yoksa severiz ikisini de. Biz sevmeyi de biliriz, biz biliriz biz! fdjsfkds
Ay neyse hiç aklım başımda değil galiba benim. Ben bu yazıyı size Utku'nun yazısını referans göstermiş olmak için yazdım herhalde. O güzel anlatmıştı, oradan bakarsınız. Güzel kitap, okuyun, okutun.
öyle bi durumda çak bir mail cessie. benim de ev arkadaşımın alerjik astımı var ve gelemiyor. birlikten kuvvet doğar madem kıyın kıyın gider kıyın kıyın döneriz.
YanıtlaSilSen de mi Ankara'dasın?
SilOha süper.
:) iyi sırıttım bu yazıya he. umut lazım tabiiii :)
YanıtlaSilLazım tabii.
SilBu yazıda bahsettim mi hatırlamıyorum ama bi' hocam var, tam bi umut pıtırcığı.