28 Mayıs 2014 Çarşamba

Hokus Pokus ~ Kurt Vonnegut


Çeviren:
 Ali Öktem
Özgün Adı: Hocus Pocus
Yayın Yılı: Haziran 2001
Yayınevi: Dost Kitabevi
Sayfa Sayısı: 268


ARKA KAPAK:

Ünlü satirist Kurt Vonnegut'un hokus pokuslarından biri daha...

Üniversite- Hapishane, Akıl hastalığı- Deha, Kader- Genler, Dünya- Çöplük, Siyahlar- Beyazlar, Savaş- Delilik, Atom bombası- Gelecek, Evlilik- Sadakat, Müzik- Uyuşturucu, Çarmıh- İsa, Mastürbasyon- Aptallık, Cinayet- Savaş, TV- lumbar, Birey- Askerlik, Din- Düşünce özgürlüğü, Shakespeare- İnsanlık, Aile- İşgal, Eşcinsellik- Toplum, Özgürlük- Mülkiyet gibi zorlayıcı çağrışımların bir araya geldiği notlardan oluşmuş bir roman. Tam da 2001 yılında geçiyor.

Vurucu, acımasız ve komik...
  • "Bir alt-sınıf olduğu sürece ben de onlardan biriyim. Bir suç unsuru var olduğu sürece ben de içindeyim. Hapse atılmış bir tek kişi bile varsa özgür değilim." (sf.11)
  • "Tatsız şeyleri duymak istemeyen insanların gözlerini ve kulaklarını sana kapatmalarına küfür ve kabalık denir." (sf.13)
  • Vietnam'da geçirdiğim 3 yıl boyunca, ölen pek çok Amerikalı piyadenin son sözlerini duydum elbette. Ama 1 tanesi bile, En Yüce Fedakârlığı yaparken bunun bir işe yaradığını düşünmek gibi boş bir hayale kapılmamıştı.

    Daha 18 yaşındaki bir çocuk, kollarımda can verirken şöyle demişti: "Eşek şakası bu, eşek şakası." (sf.19)
  • Başlarına geleni hiç anlamadıklarını söylediler, ki ölmenin en iyi yolu budur. (sf.30)
  • Bu kütüphane, zaferle sonuçlandığı iddia edilen hikâyelerin anlatıldığı kitaplarla dolu. Açıkçası, bu kadar çok başarıyla sonuçlanan hikâye bende kuşku uyandırıyor, çünkü büyük başarıları okumak insanlar için yanıltıcı olabilir, çünkü gözlemleyebildiğim kadarıyla, orta ve üst sınıf beyazlar için bile başarısızlık standarttır. Gençlerin korkunç çuvallamalara, ancak kalitesiz komedilerde görülebilecek rollere ve bunlardan çok çok daha kötülerine hazırlıksız yakalanmalarına yol açmak, hiç de adil değil. (sf.36)
  • Onun öldürdüğü insan sayısı, benimkinin yanına bile yaklaşamıyordu. Ama o, benim sahip olduğum avantaja sahip değildi: Hükümetle tam bir işbirliği içinde değildir. (sf.62)
  • Ona dönüp, "Parfümümü beğendin mi?" diye sordum.
    "Ne?" dedi.
    "Seni o kadar sık etrafımda görüyorum ki," dedim, "parfümümü beğendin sandım. Eğer öyleyse gurur duyarım, çünkü bu, benim doğal vücut kokumdan başka bir şey değil. Parfüm kullanmam." (sf.82)
  • O zaman söylemedim, ama şu anda büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki, Egemen Sınıfın sorunu, o sınıftan olanların çoğunun Kimberley gibi kuşbeyinli olmasıdır. (sf.83)
  • Gerçek korkunç bir şekilde gülünç olabilir; özellikle de açgözlülük ve ikiyüzlülükle ilgiliyse. (sf.101)
  • "Kitabede yazılanları duymak ister misiniz?" dedi Ed Bergeron.
    "Eğer duyacaksak," dedi Wilder pişmiş kelle gibi sırıtmaya devam ederek, "Size şunu söylemeliyim ki, insan ırkı için oyunun bittiğini ilk söyleyen siz değilsiniz. Eminim, ta Eski Mısır zamanında, daha ilk piramitler yapılmadan önce bile ağızlarından 'artık her şey bitti' lafını hiç düşürmeyenler vardı."
    "Piramitlerden önceki Mısır'la bugün arasında ne fark var?" diyerek Ed söze başladı.
    "Ve Çinlilerin kâğıdı bulmasından ve Kolomb'un Amerika'yı keşfetmesinden öncesiyle," diyerek Jason Wilder onun sözünü kesti.
    "Kesinlikle," dedi Bergeron. "Aradaki fark şu, biz gerçekten neler olup bittiğini öğrenme talihsizliğine uğradık," dedi Bergeron, "ki bu hiç de eğlenceli değil. Ve bu, bütün yaşamın bağlı olduğu atmosfer, su ve toprak hakkında tartışmanın, bir tenis topunun üstünde kaç meleğin dans edebileceğini tartışmak kadar gereksiz olduğunu söyleyen sizin gibi ukala, narsist dangalaklardan oluşan yeni bir sınıfın doğmasına yol açtı." (sf.122)
  • Eğer gerçekten bir Mercutio olduysa ve eğer gerçekten bir cennet varsa, Mercuito orada Vietnam'da ölen genç askerlerle takılıyor, onlarla başka insanların kibirleri ve aptallıkları yüzünden ölmenin nasıl bir duygu olduğunu anlatıyordur. (sf.129)
  • "Biraz önce neyi tarif ettin tam olarak, biliyor musun?" diye sordum ona.
    "Hayır," dedi.
    "Anlattığın şey Vietnam'dan eve dönmek gibiydi." (sf.141)
  • "Sana âşık olacak kadar aptal bir kadına ne denir, biliyor musun?" dedi. Gözlerini Musket Dağı'na dikmişti.
    "Hayır," dedim.
    O da şöyle karşılık verdi: "Vietnam'a hoşgeldin." (sf.159)
  • Benim için, yaşanabilir her gezegende yaşamak istemek, herkesin bir atletin bacaklarına sahip olmasını istemekle aynı. (sf.168)
  • Eğer insanın doğasında tanımadığı ve tanımak da istemediği başkalarına ve onların çektikleri acılara kayıtsız kalmak olmasaydı, Vietnam Savaşı bu kadar uzun sürmezdi. Bazı insanlar, bu en doğal eğilimle başa çıkmaya çalışmış ve mutsuz yabancılar için duydukları üzüntüyü dile getirmişlerdi. Ama Tarih'in gösterdiği, Tarih'in haykırdığı gibi: "Sayıları hiçbir zaman çok olmadı!" (sf.200)
  • "En azından hâlâ konuşma özgürlüğümüz var," dedim.
    Ve o da, "Bu başka birinin sana verdiği bir şey değil. Bu kendi kendine vermen gereken bir şey," dedi. (sf.238)
  • Sırf bazılarımız okuma yazma biliyor ve biraz da matematikten anlıyor diye Evreni fethetmeye hakkımız yok. (sf.268)

1 yorum:

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;