29 Mayıs 2014 Perşembe


Merhaba herkes! Bok kalitesinde caps'im, muhteşem müzik zevkim ve pasparlak beynimle yine buradayım. Ve size bir şeyler anlatacağım. Belki biraz isyan edeceğim. Göreceğiz.

Az önce House'un ikinci sezonunun ikinci bölümünü izledim. Biliyorsunuz beşinci sezona dek gelip başa dönüyorum, bitmesin diye. Saçma evet, ama böyle. Bölümle ilgili bir şeyler söyleyeceğim, yani heyecanı kaçmasın, ben daha izlemedim diyorsanız okumayın bence.

Bu bölümde dokuz yaşında kanser hastası bir kız geliyor House'a. Halüsinasyon görüyor kız evinde, onun hastalığı / hastalıkları göz önünde bulundurulursa bu anormal bir durum. İşte House ilgileniyor, çözmeye çalışıyor olayı her zamanki gibi falan.

Küçük kız ölecek, ona en fazla bir yıl kazandırabilirler. Ama o çok olgun, büyük bir sükunetle karşılıyor bunu. Son bir yılını kesinlikle yaşamak istiyor. Defalarca kez operasyon geçirmiş, kemoterapi görmüş vesaire... 

House kızın cesaretinin, beynin korku duygusunu denetleyen ve kontrol eden kısmında bulunan bir tümörle ilgili olabileceğini düşünüyor çünkü dokuz yaşında bir kızın bu kadar "cesur" olmasını normal bulmuyor. Sonra bir fikir geliyor aklına, kızı kesmeden beyinde tümör olup olmadığına bakacaklar falan. Fakat çok riskli, akıl almaz bir yöntem. Wilson'dan kızın annesiyle konuşmasını istiyor, Wilson anneyi ikna ediyor. House "Kıza sordun mu?" diye soruyor. Wilson kızın tüm bu detayları bilmesi gerektiğini düşünmediğin, dokuz yaşında bir çocuğa böyle bir sorumluluk yüklemenin doğru olmayacağını düşündüğünü söylüyor. House "Eğer söylediğiniz kadar cesursa, ne olacağını bilmeyi hak ediyor." diyerek kızın odasına gidiyor. Ona operasyondan bahsediyor ve, bir seçim hakkı tanıyor. House onun durumundaki pek çok insanın, bir an önce bitmesini istediklerini söylüyor. Ama kız, annesini bırakmak istemediğini ve yaşayabileceği her günü yaşamak istediğini söyleyerek House'u geri çeviriyor.

Kızın problemini çözüyorlar fakat hâlâ kanser ve hâlâ ölecek. House odasında kafa yapmaya çalışırken Wilson içeri girip kızın hastahaneden gitmek üzere olduğunu haber veriyor. "Doğru" diyor House, "Küçük, kel, sirk garibesinin gösterisi." Wilson tümörün kızın korkusuzluğuyla ilgili olmadığını hatırlatıyor House'a, çünkü bu takdir edilmesi gereken bir şey. House küçümsüyor biraz, Wilson "O senden daha çok yaşıyor" diyor, "senden daha çok yaşayacak."

Bütün bunları uzun uzun anlattım. Siz hangi taraftasınız bilmiyorum ve gerçekten merak ediyorum ama, sanırım ben burada kötü polisin tarafını tutuyorum. Depresyona yatkın mizacımı hepimiz bir kenara bırakabilirsek, düşüncelerime daha objektif yaklaşabiliriz herhalde çünkü bu mizaç meselesinden de sıkıldım.

Hayatta her insanın ölüm zamanını seçebilmesi gerektiğine inanıyorum ve diğerlerinin de bunu anlayışla karşılaması gerektiğine. Bence House küçük kıza "Annen için buna devam edemezsin, bu senin hayatın" derken haklıydı. Bence ya ölüp gitmesi gerekirdi ya da ona kelebekleri sevdiği için yaşamak istediğini söylemesi.

Elbette bölümü duygusal bir finale bağladılar ve küçük kız House'a yaşam karşısında biraz cesaret vermiş oldu, çok hoş. Çok da sıradan. Bu herifi çok zavallı, çok hayatın tadını çıkarmayı bilmez göstermelerinden bezdim artık.

Çünkü şu bir gerçek ki hepimiz yaşamak zorunda değiliz. Hepimiz yaşamı sevmek zorunda da değiliz ve yaşamak istemeyen birini bırakın yaşamasın. Birilerini ayaklarından her gün biraz daha kırılıp dökülen bir dünyaya zincirlemenin anlamı yok. 

Bu hayatta kalmanın bir güç veya cesaret gösterisi olduğunu düşünmüyorum. Bazılarımız çiğ köfte yemeyi severiz, bazılarımız tercih etmeyiz. Kimimizin acıya tahammülü yoktur ama bu illa ki zayıflık belirtisi midir? 

Bir insan, birey olarak, herkesten bağımsız olarak kendi kendine oturup düşündüğünde bu oyunu daha fazla oynamak istemediğine karar verebilir. Bu durumda hemen bir psikoloğa koşturması gerekir mi gerçekten? Bu illa ki bozulmuş bir algı ve zihni ele geçirmiş kötümser düşünceler sonucu alınmış, mantıksız ve geçersiz bir karar mıdır?

O küçük kız ben olsaydım, bana seçme şansı tanıyan bir doktorla karşılaştığımda, sadece kendimi düşünerek, salt kendimi düşünerek seçim yapardım ve hayatımın her gününde bir avuç ilaç yuttuğum, acı çektiğim bir yaşam biçimini terk etmeme yolunda bir seçim olmazdı bu. 

Aşağı yukarı on yaşımdan beri, her türlü fedakarlık biçiminden ölesiye nefret ediyorum. Herhangi bir fedakarlığa zorlandığımda -ki zorlamayla yapılan bu hareket fedakarlık olarak tanımlanabilir mi hala, bilmiyorum- beni buna zorlayan kişiden nefret ediyorum. 

İnsanın sevdiği biri acı çekmesin diye, yeryüzünde çektiği ve çekmesi muhtemel her türlü acıya göğüs germesi, ayakta alkışlanmasını gerektiren bir cesaret örneği değil, çok boş, çok aptalca, çok kınanası. Evet, böyle, evet gerçekten böyle düşünüyorum.

Bir insan yaşayacaksa ağaçları sevdiği, sabah yürüyüşlerinden keyif aldığı için yaşamalı. Daha fazla pasta yemek istediği için, okumadığı birkaç kitabı daha okumak istediği için. Yeni gruplar tanımak için, birkaç konsere daha gitmek için, daha çok öpüşmek için, bisiklet sürmek için. Ama kesinlikle, kesinlikle bir başkasını (daha fazla) üzmemek adına değil. Kesinlikle değil.

Hayat bu. Bazılarımız öyle ve bazılarımız da böyleyiz. Kimisi de şöyle. Kimisi yaşamak konusunda daha heyecanlı, ateşli, istekli, kimisi daha gönülsüz. Kimisi de kararını vermiş. Bu konuyu gerçekten, daha fazla düşünmeye ve gereğinden fazla abartmaya gerek yok bence. Lütfen, bırakalım her şey düşeceği yere düşsün.

8 yorum:

  1. ben hayatımdan memnun sayılmam pek ama hiç bir zamanda ölmek istemem hatta sonsuz bir yaşama sahip olmak çok isterdim. gelecek hakkında da hep umutsuz konuşurum ama her zaman bir umut vardır benim için gelecek günlerin güzel olacağına dair. bu da öyle bi şey yazayım dedim. benim için fedakarlık çok büyük bir anlam, hiç bir zaman ne bana yapılsın isterim ne de ben yaparım. çok ilgidende nefret ediyorum zaten, bu yüzden annemle de tartışıyoruz, biraz bireysellik deyip yolumu alıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hah ya, bayılıyorum bireyci insanlara. Ben de fedakarlık yapılsın istemem benim için, yapmak da istemem. Çok umutsuz bir tip değilim ama ne bileyim... Benim de böyle yazmak içimden geldi, yazdım.

      Biz de annemle tartışıyoruz :D

      Sil
  2. House izlediğini bilmiyordum. Oley bir House sever daha buldum ^_^
    Ben de şu an 2. sezondayım ve keyifle izliyorum bölümleri. Neden 5. Sezondan sonrasını izlemiyorsun merak ettim Cessie? Bu bölümde House kıza nasıl kötü davranmıştı ya. Kızın ona sarılışı nasıl da masumdu öyle ya. Üzülmüştüm valla kıza.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem dizi bitsin istemiyorum hem de ilerleyen bölümlerde bokunu çıkardılarsa diye korkuyorum. Liseden beri bir House severim eheh :D

      Ben üzülmedim kıza, biraz üzüldüm. House'a daha çok üzülüyorum, anlamıyorlar adamı :(

      Sil
  3. bilemedim valla ne diceğimi. ben de how ı meti ikinci kez bitirdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa ama bu yazıya çok yuvarlak bi yorum yaptın Deep. :(

      Sil
  4. ne bileyim işte fedakarlık bilmem ki aman başımıza gelmesin dee :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;