1 Ağustos 2014 Cuma

bence patti smith dünyanın en güzel kadını. ama asıl konu o değil. hayalperestler'i bir çırpıda bitirdim ve aşık oldum ama asıl konu o da değil.

gece karmakarışık bir rüya gördüm. rüyamda hamileydim fakat bebeğimi düşürdüm. düğün gibi bir şey vardı, bir yerlere yetişmemiz gerekiyordu. üzerimde beyaz, uzun bir elbise vardı, şu an olduğumdan zayıftım ama birazcık karnım vardı. çok büyük değildi. acı çekiyordum ama kimseye hissettirmemeye çalışıyordum, kimse de hissedecek halde değildi zaten. çünkü düğün gibi bir şey vardı. 

çünkü başkalarının mutluluğu ve refahı benim acılarımdan önemli olmuştur her zaman, ve öncelikli.
öyle değil aslında, benim için hiç öyle olmadı. bu annemle temel çatışma noktamız mesela, o hep öyle olması gerektiğini düşündü. ben hep "bencil"dim. gereken fedakarlığı asla sunamadım kimseye. 

bir oğlun babasıyla sorunlarının olması ne kadar mühimse nasıl bir kişi olduğu konusunda, daha doğrusu sorunlarını çözememiş olması, bir kızın annesiyle sorunlarını çözememiş olması da o kadar önemli bence.
bizim sorunlarımız çözümsüz.
bizim sorunlarımızı ancak "ben" kafamda çözebilirim. 
tek başıma.
annemi anlamalı, annem adına düşünmeli, ona sormak istediklerimi kendim yanıtlamalıyım çünkü gerçekleşecek böyle bir konuşma göz yaşı dökmeden ve iletişememenin getirdiği iç sıkıntısından uzak, sonuçlanamaz ve bunlar hep boşuna aslında, gerek yok bunlara.

mert'le dün doğa konusundaki hassasiyetimden konuştuk. tüm doğa sevgimi, hassasiyetimi çok kısa sürede kazandığımdan bahsettim ona. bir anda insanın doğayla çatışmasını anlamlandırdım ve çözdüm kafamda. doğru olanı gördüm, yönümü buldum. 

çimlere, kelebeklere hayran bir çocukluğum olması beklenemezdi çünkü küçükken bir kedim olmadı. sokakta oynamadım. ben hep evdeydim ve betonlar tarafından boğuluyordum. sevebileceğim bir çevre değildi bu ve sevilebilecek bir çevre benim için bulutların üzeriydi sadece. ama şimdi biliyorum, çimlere uzandığında ve yüzüne güneş vurduğunda, yakıcı olmayan, ısıtan cinsinden... o zaman doğa, sevilebilir bir çevre aslında. 

ama bunlardan bahsetmiyordum ben, rüyamı anlatıyordum.
çocuk düşürmek çok berbat bir hismiş.

uyandığımda rüya tabirlerine bakmayı ve neye delalet ettiğini öğrenmeyi düşündüm, öylesine etkilenmiştim. ama sonra, böyle şeylere inanmadığımı hatırladım. 
rüyaların geleceğe dair işaretler taşıdığına inanmıyorum.

ama kendime şu soruyu sormama neden oluyor bu rüya : ne sikim olaylar dönüyor bilinçaltımda?!

4 yorum:

  1. Çocukken yaşadıkların ileride seni sen yapan temek şeyleri belirliyor evet. Ben bahçeli bir evde, düşe kalka büyüdüğüm için olsa gerek, hep doğada kendimi iyi ve mutlu hisseden, hayvanları çok seven biri olarak yetiştim. Bir insanın ağaç ya da bir köpek sevmemesi mesela benim için anlaşılabilecek bir şey değil.

    Anneyle olan sorunlarsa bence anne olmadan çözülemiyor. Çünkü o duyguyu yaşamak, bir anne gözüyle görebilmek lazım sanırım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bitkileri çok sevmem mesela. Köydeki koca ağacımız sebebiyle dut ağaçlarını severim, kaktüsleri severim, o kadar. Ne bileyim çiçeğe bakarak mutlu olan insanlar var, ben onlardan değilim. Ama bakış açım büyük ölçüde değişti.

      Anne konusu... Yandık o zaman :(

      Sil
  2. allam ya bi hamilelik eksik zaten :)

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;