7 Mart 2015 Cumartesi

müzikli meydan okuma 17,18,19,20,21 ve çeşitli şeyler

Neler olup bittiğinden kısaca bahsedecek olursam, hiçbir şey olmadığını söylerim. Cuma günlerimi Görkem'le duman altı mekanlarda bira ve sigara içerek değerlendiriyorum. Bu hafta yerimde oturmadım. Çarşamba Cansu'yla çıktım, perşembe kick boksa gittim ve antrenman değil ama toz nakavt etti beni. Cuma kuaföre gidip bıyıklarımdan kurtuldum, üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Ardından dediğim gibi Görkem'le buluştuk. Muhabbet ettik, birbirimize çemkirdik biraz. Sonra o sevdiceğinin tivitırına dadandı, ben sapık gibi takip ettiğim kızın tivitırına dadandım. Koray'la hala ilgileniyorum, hala egoma sıçıyor. Ayh çok zor benim için bunlar. Hayatımda hiç "O beni sevmese de olur, ben onun aşkıyla yanayım" bir insan olamadım. Ben seninle ilgileniyorsam sen de adam olup benle ilgileneceksin arkadaşım, götlüğün lüzumu yok alala. Ya neyse bir şeyler oldu, ben azıcık halime ağladım bar köşelerinde. Çok genel bir şeydi, Koray'la ilgisi yoktu. Sonra şarladım oğlana her zamanki gibi. "Senden nefret ediyorum, öl" gibi şeyler söyledim. Sonra her nasılsa sevgi dolu bir konuşmaya dönüştü bu.

Sonra gece bana bir şeyler yazdı. Özelmişim onun için falanlar filanlar. Sanırım bunu da sekiz yüz bin kez konuştuk. Bir kez daha neden sevgili olamayacağımızla ilgili bir açıklama dinledim, kendisine yüzlerce kez böyle bir beklentim olmadığını da söylediğim halde. Ne bekliyorsun derseniz, onu ben de bilmiyorum. Çok açık davrandım kendime de, Uğur Bey'e de, oğlana da: Neden istediğimi bile bilmiyorum, egoistim ondan herhalde dedim. Yoğun bir sevgi istiyorum ama aynısını vermeye de hazır ve niyetli değilim dedim. Galiba gerçekten kötü biriyim ben. En son Esin'den egoist ve sadist olduğumu öğrenmiştim, Uğur Bey'den de mani dönemlerim olduğunu öğrendim. Bunu öğrenmek ruhumu döktü, bu konularda asla barışık değilim kendimle. Beş gün kendimi aşağıladım, bazen de kendimle sevişmek istiyorum. Ebru kendimden kalbimde kimseye yer kalmadığını da söyledi şaka yollu. Bence doğru değil ama.

Gelecek hafta sonu Koray'ı görmeye gitme ihtimalim var. Bu yolculuğu düşününce yorganımın altına saklanmak istiyorum koşarak. Ama James Baldwin'in de dediği gibi, korkularla yüzleşmek gerekir.

Tanımadığım bir oğlan bana fotoşopla bıyık yapmış, çok da güzel olmuş. Çok seviyorum fotoğrafı, hepinizle de paylaşmak istiyorum. Bu abuk subuk fotoğraflar yüzünden bir gün caps olacağım diye çok korkuyorum. Ama olsun.

Liseden beri sorunu olan her arkadaşım bana koşuyor. Kelin ilacı olsa kendi başına sürer diye düşünmeyişlerini çok tuhaf buluyorum. Cansu iyi değil bu aralar, şimdilerde onu psikiyatra götürme peşindeyim.

Manik dönemlerim olduğu iddiasından sonra ilaçlarımı bırakmaya karar verdim çünkü bunu kesinlikle reddettim. Bar köşelerinde soyunmaya kalkıştığımdan da, gaza gelip sağdan soldan atlamaya kalkıştığımdan da, "üye olmayan giremez" tabelalı tuhaf kapıları bir gazla çaldığımdan da ne Esin'in ne Uğur Bey'in haberi var. Esin manik olduğumu düşünmüyor. Düşünmesini de istemiyorum. Uğur Bey'in de düşünceleri pekişsin istemiyorum, bu yüzden bunları ikisiyle de paylaşmadım eheh. İlaçlarımı bırakınca uyku sorunları yaşamaya başladım. Daha başka problemler de baş gösterdi işte. Bağzı şeylerden utanıyorum ve size anlatmıyorum. Her neyse ben de dün yeniden kullanmaya başladım ilaçları.

Melek dini inancımızı ve yeryüzündeki varlığımızı sorguladığımız o sikik dönemden geçiyor. Hayatı boyunca kendisine söyleneni yapmış birisi ve şimdi özgürlük sancıları çekiyor. Babası çok baskıcı vesaire. Lisede iki yıl aynı sırada oturduk. Ama melek ailemin ne dindar olduğundan ne de kendi ailesi kadar baskıcı olduğundan, daha doğrusu olmaya çalıştığından haberdarmış. "Hepimiz özgürlüğümüzü koparıp alıyoruz Melek" dedim. "Kimseyi kırıp dökmeden bunu yapmanın da yolu yok." Bana "Ben kimseyi kırmadan, herkesin her istediğini yaparak, herkesle iyi anlaşarak yaşadım hep" dedi. "Evet her istediğimi elde etmedim ama, sevdiklerimi de incitmedim. Sense sürekli annene karşı savaş verdiğini, hem incindiğini hem de onu incittiğini söylüyorsun. Değdi mi peki?" dedi. Mert, Ebru, Görkem ve herkes benim adıma "Değdi Cessie" diyebiliyor. Ama ben Melek'e "Değdi Melek." diyemedim. Ne o kadar özgür ne de o kadar cesur olduğumu sanıyorum. Sadece çok bencildim ve fedakarlık yapmayı asla beceremedim. Olabilseydim, Melek gibi olurdum. Kendisine de söyledim bunu. Buna rağmen Görkem Melek'le konuşmam gerektiğini, ona yardım etmem gerektiğini düşünüyor ve bu konuda hafif de bir baskı yapıyor. Herkesin kendi savaşını verdiğini düşünüyorum. Melek benden yardım isterse burada olduğumu biliyor ama kimseyi etkilemek istemiyorum. Klavuzu ben olamam kimsenin, daha kendi belimi doğrultamıyorum. Geldiğim nokta aşikâr.

Bu akşam kickboks topluluğunun tanışıp kaynaşma partisi var, oraya gideceğim. Bu dönem biraz insan içine karıştım, arkadaş edinmeye başladım. Bir de şey oldu, artık orada Burcu'nun arkadaşı olarak değil de Cessie olarak var olmaya başladım. Durup düşününce Burcu ön planda olsun diye kendimi geride tuttuğumu düşünüyorum biraz da. Neden yaptım bilmiyorum, sanırım çok kibirli biriyim. Neyse işte, çok çekiniyorum bu parti olayından, sosyalleşmek pek bana göre değil ama, yine James Baldwin'in dediği gibi korkularla yüzleşmek gerek.

Şarkılı meydan okumaya geçiyorum şimdi. Çok boşladım, ayıp bana bence. 17. günün sorusu, beni sakinleştiren şarkının hangisi olduğu. Gerçekten zor bir soru, aklıma hiçbir şey gelmedi. Sanırım şarkılar beni sakinleştirmekten çok ağlatıyor. Yine de her nedense, içime çörekleniyor olmasına rağmen We Three- Patti Smith demek istiyorum.

18. günün sorusu da, kafamda durduk yere ansızın çalan şarkının hangisi olduğu. Gerçekten bu soruya net bir cevap veremem. Çünkü tek bir şarkı yok öyle. Bu sabah uyandığımda Pharrell Williams - Happy çalıyordu mesela. Onun dışında çalan bir iki şarkı daha var son zamanlarda, hepsini bırakıyorum buraya.
Morrissey daha dün çalıyordu mesela.
Bu da muhtelif zamanlarda çalıyor yerli yersiz.
19. soru, dinlerken beni isyankâr hissettiren şarkının hangisi olduğu. Ben hep isyankarım, müzik dinlemeden de isyankarım. Koray bal porsuğuna benzetiyor beni, yılana kaplana ota boka saldıran bir hayvanmış. Ben de en az onun kadar atarlıymışım. Çabuk gaza geliyorum, zor sakinleşiyorum. Muse- Uprising diyip bu bahsi kapatacağım. Bir de şey var ya, aa unuttum ismini bak şarkının... Imagine Dragons- Radioactive.
20. günün sorusu, geçen yazı hatırlatan şarkının hangisi olduğu. Imagine Dragons'un albümü, Patti Smith'in Gone Again albümü ve Lotte Kestner- I Want You demek istiyorum.
21. soru da, ilk aşkımı hatırlatan şarkının hangisi olduğu. İlk aşkım Nohut'tu herhalde benim. Aşık mıydım şimdi geriye dönüp bakınca çok şüpheleniyorum ama olsun. Bana ilk attığı şarkı Halil Sezai- İsyeaaaan'dı. O zaman arkadaştık. İki şarkı daha var. 
Ne güzel şarkılar dinliyorum ben ya, bakın yine kendimi öpesim geldi. Şimdilik anlatacaklarım bu kadar sanırım. Her birini yeniden dinleyeyim, sonra da belki saçımı yıkarım. 

6 yorum:

  1. Patti ve Morrissey'i görünce bir mutlu oldum, anlatamam :) Placebo'yu da unutmamak lazım. Gone Again bence en iyi albümlerinden biri Patti ablanın. Her şarkısı ayrı şaheser.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gone Again'i ben de çok seviyorum. Ay çok karizmatik kadın bir de. Bir Mina bir de Patti. İdolüm ikisi de :D

      Sil
    2. Ahahaha :D Cidden ya. Mina da yaş alınca herhalde Patti gibi olur :)

      Son dönem (90 sonrası) albümlerinden Gone Again ve Peace and Noise müthiş.

      Sil
    3. Tüm yaz Gone Again'i dinledim, şu sıralar da Peace and Noise'i dinliyorum. :)

      Sil
  2. ha haaaa allah seni yaaaa, baksana hani blogumda sağ köşede instagram var, helene açtı benim için, senin bu fotonu o instagrama koydurabilir miyim yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya koydurabilirsin Deep tabiiki :D Ben de seviyorum fotoyu ve gülüyorum ahah. Hiç sorun değil benim için.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;