30 Mart 2015 Pazartesi

yine ani bir kararla her şeyi düzelttim mehehe


Öncelikle Alabama Shakes hakkında konuşmak istiyorum. Alabama'da 2009 yılında kurulmuş Amerikan rock grubu diyorlar. Grubun temelleri Brittany Howard (solist) ile Zac Cockrell(bass)'in lisede psikoloji sınıfında tanışmasıyla atılıyor. Daha sonra bir müzik mağazasında çalışan Steve Johnson'ın da katılmasıyla bir stüdyoya girip yazdıkları şarkıları kaydetmeye başlıyorlar. Sonra gitarist Heath Fogg da gruba dahil oluyor. 2012'de de ilk albümlerini çıkarıyorlar.

Of kadının hali, tavrı, mimikleri beni benden aldı çok sempatik. Sizinle paylaştığım şarkı da çok güzel, dinleyin. Üşenmeden erinmeden grup hakkında bir şeyler okudum hiç de adetim değildir. İsimlerini kesin unutacağım ama olsun, bir köşede dursun.

Şimdi olanları anlatacağım. Biliyorsunuz iki gün önce bir sinir Koray'a çemkirdim. Çocuk zaten sevgi gösterme konusunda beceriksiz, ben de inanılmaz şüpheciyim. Bana ilk kez seni seviyorum dediğinde siktir git demiştim, düşünün ciddiye almayışımın boyutunu. Neyse işte zaman zaman delirip çemkiriyordum zaten çocuğa, sonuncusu biraz son damla oldu gibi. Kalbi falan kırıldı artık. Onun da farkındaydım zaten, yüz yüze görüştüğümüzde de senden nefret ediyorum'la başlayıp sana hiç güvenmiyorum'la biten bir atara maruz kalmıştı.Ben de bu durumun onu incittiğini gözümle görme fırsatı bulmuştum, şüpheye yer bırakmayacak şekilde. Ama gördüğünüz gibi akıllanmadım çünkü bencil ve kaprisliyim of. Ama yine de insan sevdiğini öldürürmüş bence, bunu samimiyetime verebilirdi. Ama vermedi. Kendi çelişkili hislerimin acısını zavallıdan çıkarıp durmuşum anlayacağınız. En sonunda bu durumun onu kırdığına ve benimle ne yapacağını bilmediğine karar verdi. "Düşüneceğim, sen de düşün" dedi ve beni kaygılı bir bekleyiş içinde bıraktı. Ben de düşündüm ve haklı olduğuna karar verdim. Sabredemedim ona hatamı kabullendiğimi ve üzgün olduğumu belirten bir mesaj attım. "Takma kafana" gibi bir tepki verdi. O konuşma süresince benim yazıklarıma verdiği cevaplar "Tamam", "Anladım", "Bilmiyorum" dan öteye geçmedi. "Tamam rahat bırakacağım seni ama, bana haber vermeden ortadan kaybolmaya kalkışma" dedim. Bu gergin bekleyiş aslına bakarsanız sadece bir gün sürdü. Gün içinde uyudum gece ders çalışma niyetiyle, yeryüzündeki en verimsiz uykulardan biriydi, sürekli uyandım, tuhaf rüyalar gördüm. Gelemem böyle şeylere ben, ne demek düşüneceğim. Ne düşünülüyor bu kadar, ana! Tüm gece ne uyudum ne çalıştım. Sabah feysten bi' şeyler yazdım, online görünüyordu. Uyumuş kalmış. Ben benimle konuşmama kararı aldı sanarak iyice panikledim, vatsaptan yazdım bi kez de. İşte onun sesine uyanmış. Sabah sabah biraz çemkirdim biraz da sevimliliğimi kullandım galiba. "Ne demekmiş düşünmek?!" dedim. "Ne demekmiş yoruldum?!" dedim. Benden yorulmak ayıp bence, günah hatta. Çok inatçı olduğumu vurguladı ve tanrının kendisine beni ceza olarak gönderdiğine inandığını söyledi -.-. Her şeye rağmen hak etmiyorum bence bunları. Ama sonuç olarak barıştık.

Bu tür konularda oturup karşımdakinin beni terk etmek gibi abuk subuk bir karar almasını bekleme taraftarı değilim. Nohut beni bir paranoyağa dönüştürdüğünden beri istesem de yapamıyorum zaten, her şey hemen olsun istiyorum. Bitecekse de bitmeyecekse de hemen sonuçlansın, bekleyişe hiç tahammülüm yok.

Bekleyiş içinde olduğum gece Nohut'a da mesaj attım. Hâlâ blogumu okuyor galiba. Eğer öyleyse ona söyleyecek iki çift lafım var! Biz sevgiliyken blogumu okumaya vaktin yoktu, ayrılınca ne oldu, sana 25. saati mi verdiler? Benjamin'den falan da bahsetme ahah. Kalbim hiç yumuşamıyor. Sen benim en anlayışlı en alttan alan halime denk gelmiştin canım. Herkes sana gösterdiğim anlayış karşısında şok geçiriyordu, göremedin anlayamadın. Bir başkası telefonu suratıma kapatacak, götünü dönüp uyuyacak da ben sabaha kadar ağlayacağım. Önce ağzına sıçardım bir güzel sonra da hiçbir kuvvet bana o telefonu açtıramazdı. Hiçbir sınavı da sektirmedin tartışma çıkarmak için, o yüzden ayrıca teşekkür ediyorum. "Bana hiçbir şey söylemeden ortadan kaybolma, çok panikliyorum." dediğim halde, gerçekten de ne kadar paniklediğimi, gecenin köründe otobüse atlayıp İstanbul'a gelecek kadar paniklediğimi bildiğin halde o sikik telefonu kapatıp 14 gün boyunca beni cevapsız bıraktığını da biliyorum. Başka konulara girmiyorum bile. Senin de söylediğin gibi, tam bir ergendin. O kadar yordun ki kimseye sabrım kalmadı, sükunetim de. İşte insan salaklaşıyor herhalde birini sevdiğinde. Beni beş kez aramışsın okul vakti, açmazsan aramayacağım bir daha diye bir de triplere girmişsin. Her neyse seni tüylerim diken diken olarak arıyorum. Zaten insanlarla yakın ilişkiler kurmakta zorlanan tedirgin biriydim, sayende hiç kimseye de güvenemiyorum. Haksızlık ettiğimi falan söyleyeceksin, hiç yeltenme eksik kalsın.

Of Nohut'a çemkirirken ne söyleyeceğimi ne yazacağımı unuttum görüyor musunuz? Her neyse akıl sağlığımı yeniden kazanmaya çalışıyorum en çok. Cuma günü Uğur Bey'e gideceğim, ona anlatmadığım bazı şeyleri anlatmaya karar verdim. Ben ölüp gitmeden bir şeyler yapsak iyi olacak. Bir dahaki çöküşümden sağ çıkamayabilirim diye düşünüyorum.

Yazıyı nasıl toparlayacağım nasıl bitireceğim bilemedim. Şarkıyı muhakkak dinleyin, son gelişmeler bunlar, takipte kalın ahah.


2 yorum:

  1. ya sen var ya delisin filan ama sana kızamaz bence kimse ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla genelde öyle oluyor affediyorlar beni :D

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;