28 Eylül 2015 Pazartesi

Üç Öykü Kitabı Üzerine Minik Minik

Son zamanlarda pek iyi okuyamıyordum, birkaç milyon kez de söylediğim için hepiniz biliyorsunuz zaten. Biraz öykü okumaya başladım ufak ufak, böyle şeyler hep ihtiyaç meselesi galiba. Hiç sevmezdim oysa öykü okumayı. Üç öykü kitabından bahsedeceğim, çok da kısa kısa bahsedeceğim çünkü çok hatırlamıyorum da galiba. Okur okumaz yazsaydım böyle olmazdı diye hayıflanıyorum şu an.

Bu kitapların ilki, Üç Buçuk Öykü. Süskind'in. Koku'yu beğenerek okumuş, Kontrbas'tan inanılmaz etkilenmiştim. Ve kendi kendime ne zaman Süskind'in kahramanlarını, kitaplarını düşünsem şöyle diyordum: "Bu adam karakterleri yazmıyor, tükürüyor." Eh, ilk kez ılımlı bir Süskind gördüm galiba, bu kez kahramanlarını tükürmüş gibi gelmedi. Öyküler hep en büyük hatası kendisine inanmaktan vazgeçip, doğru bildiği yoladan sapan insanların yenilgileri üzerineydi. Kendime notlar, genelde haklısın balık, haklılığından çok şüphe etme. Sonrası iyi olmuyor.

Kitaptaki en güzel öykü satranç oynayan ihtiyarın öyküsüydü bana kalırsa, aklımda da o kaldı. Küçük bir kasaba var, bir de ihtiyar. Satranç oynamayı çok seviyor, çok da iyi oynuyor. Yıllar yılı hiç kimse mağlup edememiş adamı. Bir gün bir yabancı çıkıyor, inanılmaz kendinden emin ve inanılmaz yeteneksiz bir herif. İşte psikolojik bir yenilgiye uğratıyor ihtiyarı, kasabadaki herkes rahat bir soluk alıyor çünkü yapamadığımızı yıkmak bizim işimiz ov ye.

İkincisi Bir Gemide, Ferit Edgü'nün. Ben birinci sınıftaydım galiba, Utku'yla kitap fuarına gitmiştik. Sel standında çalışan kız o kadar çok övmüştü ki Edgü'yü, aklımda kalmış. Sonunda bir kitabını aldım, Ebru'yla dışarı çıktığımız gün. Onu beklerken de okumaya başladım.

Sade bir anlatımı var Edgü'nün. İlk birkaç öyküden pek etkilenmedim. Bir tanesi inanılmaz çarptı beni. Bir küçük aşk hikâyesi, hiç anlatmayacağım. Zaten kelimelerle toparlamam da çok zor. Küçük görüntücükler şeklinde kazıdım zihnime, çok bana ait kaldı dolayısıyla. Öyküyü kimse benim gördüğüm gibi göremeyecek artık bakın, ne güzel bir şey bu.

Son olarak, yine aynı gün aldığım Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı okudum. Ömür İklim Demir'in. Hiç incelemeden, hiç düşünmeden aldım kitabı. 80, Adana doğumluymuş, avukatmış yazar. Ayrıca yazarın ilk kitabıymış, bu yıl yayımlanmış.

Kitaba bir kaşım havada başladım. Ne çıkacağını bilmiyordum ve açıkçası biraz da önyargılıydım. Vasat öyküler bekledim nedense. Vasat değildi. İlginç bir kitaptı, öyküler bazen bir kelimeyle bazen bir kişiyle uğursuzca birbirine bağlanıveriyordu. Evet evhamlı kitaptı, hatta belki biraz tekinsiz. Keyif alarak okudum.

Kitapların üçü de güzeldi, okumak oldukça keyifliydi. Hepsini tavsiye ediyorum yani. Ayrıca sonuncuyu #guzokumasenliği'ne dahil ettim. Bu şenlikte çok azimliyim, instagramda da faal olacağım ehehe. Yine yazıyı nasıl sonlandıracağımı bilemedim, topu size atayım. Siz bu kitaplardan herhangi birini okudunuz mu? Beğendiniz mi? Peki bana başka hangi öyküleri önerirsiniz?

2 yorum:

  1. üçüncüyü hiç duymadım.

    edgünün kitabını okudum.

    suskind okudum ama bunu okumadım.

    öykü, mesela, sine ergün öğütlerim bak :)

    bir de suskind sevmişsin, bernard schlink ve peter handke bi denesene :)

    şule gürbüz de iyi öyküde.

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;