25 Kasım 2015 Çarşamba

bir zamanlar bi' zeynep vardı, blog yazıyordu. turgut uyar seviyordu, kurt vonnegut okuyordu. bence çok tatlı bir insandı, hem çok severdim hem de biraz gıcık olurdum kendisine, sonra ortadan kayboldu. bir ara twitter hesabına denk geldim hemen takibe aldım. onun attığı bir twitle başlayacağım, her şeyin de özeti aslında.

istanbul gezim yeni sorgulayışları beraberinde getirdi ister istemez. rollo may yaratıcı edimin gerçekleşebilmesi için muhakkak bir "karşılaşma"nın gerekliliğini savunuyor. beni bir süre götürecek kadar çok "karşılaştım." gece karanlıkta, suyun üzerinde salınan ışıl ışıl yük gemilerine bakarken otobüste küçük bir ağlama krizi geçirmeme ramak kalmıştı mesela. selim'le vapurda dalgalara bakarken "ben n'apıyorum ya?" diye sordum kendime birkaç yüz kez içimden. en net olarak bildiğim tek şey, hepimizin öleceği. peki, ben n'apıyorum?

bu dönem ciddiye aldığım, çok önemsediğim tek ders izleyici etiği'ydi. vize sorumuz "üç renk:mavi"ydi. filmi vizeye saatler kala izledim, inanılmaz etkilendim ve akşam olup derse gidene kadar da mert'in kollarında küçük histeri krizleri geçirdim. çok didiklemeye gerek yok nedenlerini, nasıllarını, ben durumu kısaca şöyle özetliyorum: malım çünkü.

tamamen kaybolmuş durumdayım. hayatımla ne yapacağım konusunda en ufak fikrim yok. şu an tutunduğum hiçbir şey yok. elini tutmak istediğim hiçbir adam yok. yanımda uzaklara götürmek istediğim tek bir nesne yok.  bölümden çok sıkıldım ama bölümü bırakırsam ne yapacağım, ne okuyacağım, ne olacağım hakkında hiçbir fikrim yok. yapmak istediğim hiçbir şey yok.

arkadaşlarım mezun oluyorlar, ben okulu bir sene uzatıyorum. bitince ne olacak? bir iş yapabilir belgesi. evet, ve? biyolojiyle ilgili herhangi bir kariyer düşünmüyorum şu noktada. aslında bunları çok büyük kayıplar olarak da görmüyorum. aileme de söyledim, vasıfsız işlerde çalışmak, küçük paralarla küçük bir hayat yaşamak da beni bozmaz gibi geliyor. birileri de masalarınızı silmeli, tuvaletlerinizi temizlemeli, gocunmuyorum.

gitmek istediğimi biliyorum. uzaklaşmak istiyorum ama nereden? bunu bilmiyorum. yola düşmek istiyorum ama asla bir geri dönüş göremiyorum. yollarda ölmeye karar veririm, ne bileyim sağda solda cesedim bulunur falan diye korktuğumdan şimdilik kıpırdamıyorum yerimden. bir geri dönüş gördüğümde düşerim yollara belki, belki de bir geri dönüşün olmadığını anladığımda.

çok farklı yaşam şekilleri de mümkün, ve neden bir türlü kabul göremiyorlar hiç anlamıyorum. dün patti smith'in kitabını okurken kendime, hiçbir şeye cesaret edemeyeceksen, hiçbir şey de bekleyemezsin dedim. büyük şeylere cesaret edemeyeceksen, hayattan sana büyük şeyler vermesini bekleyemezsin. birini sevmeye cesaret edemeyeceksen, birinin seni sevmesini bekleyemezsin. yapabilirsin tabii ama yapmamalısın.

sonuç olarak bu eylemsizlik beni öldürmesin diye -çünkü dün gece kendimi yine pencereden mi atlasam diye düşünürken yakaladım- şimdilik bir iş bulmaya karar verdim. madem okula gitmiyorum, bari iki kuruş para biriktireyim.

kendimle ilgili kesin olarak bildiğim şeyler var, ilki kesinlikle olmak istediğim yerde durmadığım. ikincisi çocukluğumdan beri tanık olduğum evli-çocuklu müziksiz edebiyatsız ve hiçbir boksuz bir hayatı yaşamaktansa erkenden ölmeyi tercih edeceğim. en sabit noktalar edebiyat ve müzik. ama en çok, en çok emin olduğum şey, işte şu iki dize;
I wanted to love you like my mother's mother's mother's did
 Civilian, civillian 

9 yorum:

  1. Yük gemilerine bakıp ağladığım, pencerelerden atlamadığım bir zamanlarda şunu dinlemiştim, 20 sene sonra hala çok seviyorum.

    https://youtu.be/sTJ7AzBIJoI

    "Don't feel guilty if you don't know what you want to do with your life.
    The most interesting people I know didn't know at 22 what they wanted to do with their lives
    Some of the most interesting 40-year-olds I know still don't"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Galiba bu yorumun üzerine oturup biraz ağlayacağım

      Sil
  2. Hani moraller yüksek olacaktı ?

    Yazını okurken düşündüm, ben o zamanlar ne düşünüyordum, aynısını. Dahası Woolf ve Camus okuyarak hayatla arama mesafe koymuştum. Sonra bu mesafe giderek arttı, şuanda bile hayatla çok entegre olduğum söylenemez, katlanamıyorum ama bir şekilde ilerliyorum galiba. Neyse konu ben değilim. Bu "ne yapıyorum ben şuan" duygusu sanırım bir ömür boyu sürüyor. Katlanmak gerekiyor.

    Dediğin gibi sıradan, müziksiz, kitapsız, dahası aşksız ve herkesin beklediği bir yaşamı da yaşamak istemiyorum. Arkadaşların çocuklarının resimlerini görünce şaşırıyorum, zaman geçiyor ve ben ne yapmışım, surat asmışım herhalde. Benim gibi kötü bir örnek ne diye bu yorumları yazıyor bilmiyorum ama sanki hepimiz başarabilirmişiz gibi geliyor. Katılıyorum, bir yerden başlamak lazım. Cesur adımlar atılmadığı sürece sadece surat asmakla kalıyoruz galiba.

    Patti Smith'in öğütlerini dinlemekte fayda var:

    https://www.youtube.com/watch?v=L2EO3aXTWwg

    Morrissey'le kapayalım; "everybody's lost; but they're pretending they're not."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç kötü bir örnek olduğuna inanmıyorum. Patti Smith'in söylediklerinin bir kısmını bu gün bir arkadaşıma söyledim, çok boş buldu. Kendime de söylüyorum. Sanırım beni ayakta tutan yegane şey merak. Sınırlarımı hiç bilmiyorum ve bazen kendimi oha asla yapamam dediğim şeyleri yaparken buluyorum ve daha nelere cesaret edeceğimi bilmiyorum ve merak ediyorum. Bikaç yıl öncesine kadar kimseye karşı hiçbir şey hissetmiyordum, sevgiyi anlamlandıramıyordum, şimdi hayatımın aşkının karşıma çıkmasını bekliyorum. Tabi romantik hayaller bunlar ve belki asla gerçekleşmeyecek-.-

      Hayatımı yaratmaya çalışıyorum ama daha çok kendimi bir yerlere kıstırıyorum galiba. Her şeyin bir vakti var bilmiyorum belki daha açık daha cesur bir insan olmayı başaracağım.

      Moral bozmayacaktım ama dönem dönem böyle çöküşler yaşıyorum. Artık bunu da kabullendim, paniğe kapılmadan ve doktorlara koşmadan geçmesini bekliyorum. Bazen kimseye bahsetmiyorum bile içimde alevleniyooor ve sönüyor.

      Yani her şeye rağmen bu arayış bu somurtukluk tercih edilebilir galiba çünkü, o arkadaşıma da söyledim, hayatın anlamını sen yaratırsın, kişisel olarak. Bunu kimsenin kimseden ödünç alabileceğini sanmıyorum, tanrıdan bile. Ve ben benimkini henüz yaratabilmiş değilim ama eğer yaratırsam onun ne olacağını da çok merak ediyorum. Ve o edebiyatsız, müziksiz, cesaretsiz ve aşksız hayatların hepsinin karşıma dikilip beni eleştireceğini de biliyorum zaten sürekli yaşıyorum da. Tek savunmam şu olurdu herhalde: ben kendi hayatımı yaşadım.

      Sil
  3. we're all gonne die'
    bir gün kendimi 'yarın öleceksin belki nedir bu planlar, yaşayacağının garantisi mi var' diye söylenerek buluyorum. son 3 yılda özellikle sıklıkla söz ediyorum bu konudan. ama sonuç olarak bu felsefeye eremiyorum. ulaşamadıkça daha da bunalıyorum.
    hayatımla ne yapıyorum sorusu sanırım her yaşta geçerli yegane soru. ama önemli olan bu sorunun yanıtını aramaya çalışıyor muyuz, yoksa sormakla mı yetiniyoruz..
    ben şu sıralar sormakla kalıp. sadece duruyorum.
    çok iç aydınlatıcı konuşmasam da.. bunları okuyunca ben de bir kaç cümle kurayım dedim.

    ama sanırım Zihin de sen de haklısın Patti Smith'i dinlemekte fayda var.
    ayrıca Fermina Deza'nın yorumu gözlerimin dolmasına sebep oldu. sahi yük gemileri neden böyle yapar insanı?

    benden de bu şarkı gelsin sana, yaşadığımız mahşer günlerinin hatırına..
    https://www.youtube.com/watch?v=5YzQADMhq5E

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eyvah eyvah, herkesler dertliymiş bu konuda ortaya çıktı. herkes de bir link bıraktı, çok mutluyum :)

      Sil
    2. Aklimdaki linki asla yazmayacagim.evli ve cocuklu olmak bence hic de yabana atilmayacak bisey,edebiyat ve muzik bu durumdayken de olabilur,egercistersen..ki ben istemem edebiyat ve muzigi, yanarken seni ceker,daha da yakar...yanmamak ve kocaman bi mal,rutin,eylemsiz olmak da yine biryerse olmak,eylemsiz olabilecek kadar eylem gostermek,,daha ust seviyesi ot...

      Sil
    3. Tercih meselesi tabii ki bunlar. Hangisi doğru hangisi yanlış kim karar verebilir ki

      Sil
    4. "Bay hickimse",son on dakikasi...film..tum yollar,tercihler dogru...

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;