17 Aralık 2015 Perşembe

çok canım sıkılıyor

dün tubiş'le buluştuk, bu buluşma bana çok iyi geldi. erken gittim, donkişot'a geçtim. irem'le karşılaştık orada, ben tuba'yı beklerken (o da bir arkadaşını bekliyordu) lafladık biraz. onun da bütün azmini ve şevkini kırmış bölüm, yazık vallahi hepimize. onunla otururken mina aradı, korkunç annelerden bahsettik, gerçi ben de korkunç bir çocuk olabilirim ahah. annem yaşadığım yeri görmeden rahat edemeyecekmiş, buraya gelmek istiyor. yarıyıl tatili için eve geldiğimde beraber döneriz dedim. evimizin çöp ev olduğunu öğrenen tuba, birlikte temizlemeyi teklif etti çünkü o benim canım. dışarı çıkıp nefes almak biraz iyi geldi.

eve döndükten sonra yine muhteşem bir öfke patlaması yaşadım, evet bu çıktı şimdi de başıma, öfke patlamaları. çok üzülüyorum bu duruma çünkü çok hırpalıyorum mert'i. aynı evde yaşadığımız için her şey onun başına patlıyor. çocuk bana doğum günü hediyesi aldı diye bu kadar hakarete maruz kalacağını nereden bilsin? bilemedi. ebru'ya da verip veriştirdim, hızımı alamadım koray'a da çattım.

koray meselesi çok yordu, çok sıkıldım. kendisine de söylediğim gibi, çok uzattım çok zorladım. hiçbir şeyin de çözümü yok, zaten kimsenin bir şey çözmek istediği de yok galiba. onun dünyasında neler olup bitiyor hiç bilmiyorum (çünkü okulun bitiyor, buraya taşınırsın belki falan dedi) ama benim dünyamda ortalık çok karışık. her yer kan revan ve kol bacak içinde. okul bitince ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok, düşündükçe de delirecek gibi oluyorum, o yüzden düşünmüyorum. bir süre istanbul'da yaşamak iyi bir fikir olabilir, korkunç bir fikir de olabilir aynı zamanda, mümkün de olmayabilir. galiba herhangi bir yerde yaşamaktan çok uzay boşluğunda salınmak istiyorum.

valla kimseyi haksız yere suçlamak, sevgim, çabam çarçur edilmiş gibi hissetmek de istemiyorum. doğru da değil herhalde. sadece aynı şeyleri söylemekten, sormaktan çok yoruldum. galiba hiç manası yok bütün bunların. varsa bile hiç umurumda değil, yeter. artık evde tuzluk gibi oturup hayatımın aşkının bir meteor sırtında pencereyi parçalayıp salona düşmesini bekleyeceğim. bu bile daha olanaklı, daha mantıklı.

dün geceki öfke nöbetini bir ağlama nöbeti takip etti yine gözümden bir damla yaş akmadı. ben de oturdum çok içli bir mektup yazdım, mektup diyorum ama aslında word'e yazdım. muhatabının eline asla geçmeyecek. (stalkladığım embesil açmış instagramını yine halka, iyi bari. çok lazım çünkü, ben de böyle bi' malım.) ama olsun yine de yazdım rahatladım, iyi oldu.

daha fazla konuşmamaya karar verdim ama susamadım da. keşke susabilsem, çok konuşuyorum çok. çok konuşmadığım bir dünya daha yaşanılası olabilirdi.

bu sabah yine pencerenin kenarında ağlarken buldu beni mert. iç sıkıntıları iç sıkıntıları, akşama doğru kitaplarım geldi de öyle biraz neşelendim. yine bir çöküş dönemi, bunu biliyorum. uğur bey'e gitmemekte direniyorum çünkü gittik de nooldu anasını satayım? yaşar kurt söylemiş zaten söylenecek ne varsa, alın dinleyin:



4 yorum:

  1. Bende annemi davet ediyorum ama bir türlü gelmiyor benim evime ya. :) Kadın yolculuk yapmaya üşeniyor resmen. Gelsin sen ortalığı temizle bir de üstüne o temizler zaten. 2-3 tencere yemek yapıp gider büyük ihtimal. bu arada ben karıştırdım biraz ebru eski yurtda ki oda arkadaşın mıydı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Madem o da temizleyecek gelsin temizlesin işte ya :/ yani, tembelim ben :D
      Yok Ebru liseden bu yana en yakın arkadaşım, eski oda arkadaşım Burcu'ydu :D

      Sil
  2. Bazi nobetler,sıkıntılar kisa kış gunleriyle alakali olabilir,genelde evde...evi sevmem ama evden cikmam -eskiden..konusmana sen bile engel olamazsin,ne iyi konusacagin birkac kisi var

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama onları da kırıyorum, gerçekten biraz sussam iyi olacak.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;