9 Ocak 2016 Cumartesi

aşk-ı memnu

merhaba, şimdi size yeryüzünün en gereksiz yazısını yazacağım. güne muse ile başladım, biraz kitap okudum. ruh halim nasıl hiçbir fikrim yok ama kendimde uzun bir aşk-ı memnu yazısı yazacak gücü buldum galiba. yok diziyi anlatmayacağım, size karakter dedikodusu yapacağım.
scorp'ta "hangi aşk-ı memnu karakteri olurdunuz?" tarzı bir başlık vardı, orada da belirtmiştim -bu arada orada da cessiebalik olarak var oluyorum bakmak isteyen varsa eheh- ben kesinlikle adnan ziyagil olurdum. başka bir ihtimal düşünemiyorum bile. ya sen beş yüz yaşındasın, şirket yönetiyorsun, güya insan sarrafısın evin içinde olup bitenleri nasıl bu kadar göremezsin adnan bey?! hayır hadi yeğeninle karını düşünemedin, düşünemez zaten iyi bir insan, bunu anlıyorum ama dizi boyunca hiçbir gönül ilişkisini göremedin anlayamadın, sana pes diyorum.

öte yandan günlük hayatta ben de böyleyim. bakın daha dün bana ebru "ahahaha gazamız mübarek olsun, yine bir ilişki içindesin farkında değilsin." dedi. çok değil birkaç ay önce "geri zekalı yine sevgili oldun anlamıyorsun" demişti. ay ne diyelim ya bizim gibi insanları da sevin, hayat bize sağlı sollu sallıyor zaten.

ama çok sakin karşıladı her şeyi çok takdir ettim, karısı kendini vurdu kızı yerlere yığıldı hastanelere düştü, adamda yaprak kıpırdamadı. hâlâ hafiflemiş, hâlâ umutlu.

"bu cemile mi ya?" diye sekiz kez falan baktım, cemile herhalde. dizideki en en en nefret ettiğim karakterlerden biri bu, öteki de beşir. ay çok rica ediyorum ismimi akılsız ve ezik karakterlere vermesinler artık, yeryüzünde çok cool cemile'ler de var olabilir, çok inanıyorum.

evet çocuklar, ikinizi birleştirip söyleyeceğimi söylüyorum: tabii ki gönül bu, nereye konacağı belli olmuyor ama sizin bu üstü kapalı ezik tavrınız beni kanser etti kanser. herkes kendisini, kendisinin farkında bile olmayan birileri için feda edip duruyor arkadaş, böyle olmaz. insan hayatı kendisi için yaşar ve yaşamalı. bak beşir, sen vicdan azapları ve kara sevda içinde kıvrana kıvrana öldün de noooldu? nooooooldu? nihal'in umrunda bile olmadı, kız pürtelaş düğününe hazırlandı. neden? çünkü -çok bilemese de- bir noktaya kadar biliyor ki evet birileri bizi sevebilir, biz birilerini sevebiliriz ama eninde sonunda kendi hayatımıza bakmak zorundayız. ikinize de iyi oldu, hakettiniz, hiç üzülmüyorum size.

ayrıca cemile, sen de bütün o kıskançlığın verdiği hırçınlıkla, inanılmaz sevimsiz bir tipsin. bazı şeylerle başa çıkmanın çok farklı yolları bulunabilir. hırsını birilerini zehirlemeye değil de kendini geliştirmeye yöneltseydin, her şey senin için çok farklı olabilirdi. beşir de salaklığına doymasın.

dizideki hiçbir karakteri sevmiyorum galiba ama matmazel'e karşı nispeten ılımlıyım. ay sen yıllar yılı evin beyinin aşkıyla yan, hiçbir şey söyleme, aferin. genel olarak bu insanların sorunu pısırık olmaları bence, kimse kimseye açılmıyor, olacak iş mi yahu?

yazık kadıncağız çırpındı durdu, yine kötü oldu, kovuldu yalıdan. doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar hakikaten. yine de görgülü kadındı, siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bence oldukça sabırlı davrandı. ay bir tek onu doğru buluyorum dizide, yalvardı beşir'e gel gerçeği açığa çıkaralım diye. ölüyor mölüyor diye de düşünmeden çatır çatır çemkirdi oğlana, iyi de yaptı. bir insan nasıl bu kadar akılsız olabilir ben anlamıyorum zaten, ay iyi ki ölmüş beşir, biraz içim soğudu. nefret ettim oğlandan nefret.

önal ailesinin kayda değer tek ferdi hilmi önal bence. dizide de en sevdiğim karakterlerden biri.adam kötü. üstelik böyle etik değerleri, belirli bir ahlak anlayışı olan bir kötü de değil, zafere giden yolda her şey mübahtır tarzı kötülerden. kötülüğün bu biçimini normalde sevmem. ben ne olursa olsun, can düşmanınız bile olsa saygı duymak zorunda kaldığınız tipteki insanları seviyorum. öyle behlül'ün evinde dekor oluşturmalar, bihter'in parfümünü yatağa sıktırmalar falan, olmadı. hani düşünsenize, ikisi arasında bir ilişki olduğunu biz biliyorduk, hilmi bey de tahmin ediyordu ama elinde kesin bir kanıt yoktu. bu ikilinin masum olduğu bir dünya düşünün, ne kadar çirkin bir davranış aslında. ama olsun, yine de onun hoyrat, yırtıcı hallerini seviyorum. aynur hanım çok pısırık, bir kadın öyle olmamalı. gerçi bir tokat akşetti sonunda hilmi önal'ın suratına ama geçmişler ola. elif'in peşinde dolanmasından da hoşlanmadım, koca adamsın ne işin var elin geri zekalı elif'iyle ama olsun. hayatımıza bir renk, bir macera hilmi önal.

bu kadına bayılıyorum, konuşma tarzı mimikleri falan çok hoşuma gidiyor normalde de. dizideki karakterini de seviyorum. kasıp kavurdu diziyi firdevs hanım. hiç yoktan bir aşk yarattı, evlendiriyordu insanları, ne kadar güçlü bir kadın aslında. şu zekasını bilime falan yönlendirseydi eminim nobel alırdı.

her ne kadar çıkarcı, sevimsiz ve ahlaksız bir kadın gibi görünse de, o kadar da kötü biri değildi galiba. çok seviyordu bihter'i. hatta bence -ana kız ilişkilerinde böyle şeyler olur- sevgisini gizlemek için hırslı, çıkarcı bir firdevs hanım yarattı ve onu paravan olarak kullandı. çünkü kadının kişiliğine de ters kızlarının dizinin dibinde oturmak, yaşlı kadın rolünü benimseyip her şeyden elini eteğini çekmek. bihter'in evliliğini kurtarmaya çalışırken aslında kızını behlül'den korumaya çalışıyordu bence daha çok, ben öyle gördüm. bir yandan da histerik, zayıf bir hali var, yok değil.

nihal, ah nihal. inan şu görüntü yüreğimi hiç sızlatmadı. e sen başından biliyordun behlül'ün seni sevmediğini zaten?

burada nihal'e çok sallamak istemiyorum. çünkü biz kızların hepimizin, ben de dahil, ortak sorunu bu bir yandan. yani şu bariz, adam bizi sevmiyor. ilgilenmiyor. farkımızda bile değil, umurunda değiliz, inatla inatla "acaba" diyoruz. yok acaba falan! böyle durumlarda objektif, gerçek dostlar çok önemli çevremizde. gerçi bazen onları da itiyoruz uzaklaştırmak istiyoruz (bkz.matmazel) ama ne olursa olsun biri bizi kollarımızdan tutup silkelemeli ve suratımıza suratımıza çemkirmeli: kızım sen bu oğlanın umurunda bile değilsin! diye :)

zamanında ben ebru'yu bu şekilde bi silkelemiştim. "ay hayır cessie, bak öyle olsa" diye başlayıp üç milyar bahane sıraladı bana ama ne oldu, haklı çıktım. nihal kadar olmasa da bizim kızı da banyoda ağlarken buldum sonunda. bakın kızlar bunu yapmayın, kendinize anlamsız boş umutlar vermeyin, arkadaşlarınıza da vermeyin. o an herkes güzel ihtimallere kendini kaptırıyor, inanmak istiyor biliyorum ama sonuç başından belli. yapmayın.

bana gelince, valla ben böyle bir durumdan sevgi damıtmayı başardım mı ne oldu, hiç mi bu durumda değildim hiçbir fikrim yok ama kendi adıma "yok yok bu çocuk sana çok değer veriyor" söylemlerine hiç kulak asmadım, ama oğlanın peşini de bırakmadım. ben de böyle bir malım.

sonuç olarak nihal'e ve nihal nezdinde hiçbirimize üzülemiyorum. bu kafayla gidersek daha beteri de olur bize.

ve bihter... ah bihter ah, ne diyeceğimi bilemiyorum. birkaç yıl önce olsa, kocasını aldatmasından tutun behlül'ü bırakamayışına kadar yaptığı her şey bana inanılmaz saçma sapan görünür, kızar ve hiç anlam veremezdim. ama şimdi öyle değil aşkın şarabından içtim çünkü gdkjgkfd. yok yok şaka ediyorum.

ama biraz büyüdüm tabii, ihtiras dolu insan hislerini daha iyi anlayabiliyorum. tabii ki gönül isterdi ki behlül'ü takmaksızın boşasın adnan bey'i özgür bir kadın olarak yoluna devam etsin ama toplum baskısı denen bir şey de var. oysa behlül'e elini de uzattı kızcağız, her şeyi gözden çıkarmıştı, basıp gitmeye hazırdı. tabii eninde sonunda kendisini herkesten kurtarıp çekip gitseydi her şey daha güzel ve daha başka olabilirdi ama olamadı. behlül'ü nihal'e bırakma ihtimalini göze alamadı. çok da zor şeyler yaşadı, kendi kendine çırpındı durdu. kimseler anlamaya çalışmadı bu kızcağızı, herkesin kendi hayatı kendi sorunları vardı ve bu hayatların bihter'in hayatıyla kesiştiği anlar öyle küçüktü ki, ona yardım edecek, elini tutacak kaldıracak bir iletişime imkan yoktu. sonuçta da olan oldu işte. kalbimizdesin bihter, ama seni de sevmiyorum.

ve behlül! allahım hiç de tipim değildir böyle sarışın, mavi gözlü, her an cırcırmış da karın ağrısı çekiyormuş çaresizliğiyle dolaşan oğlanlar. seni sevmiyorum behlül. hem şıpsevdisin, hem korkaksın. bu oğlan kimi sevdi ya da birilerini gerçekten sevdi mi inanın anlamadım. zaten çok düz bir insanım, anlamlandıramıyorum insan ilişkilerini, hele de işin içinde romantik hisler varsa. behlül benim için tam bir muamma. nihal'i sevdi mi şimdi bu çocuk? bihter'i sevdi herhalde, bihter'i bir miktar sevmiş olduğuna inanıyorum. elif'i hiç sevmedi, o da net, geri kalan her şey puslu. seni de sevmiyorum behlül, herkesin hayatını mahvettin çıktın geri zekalı.

her bir karaktere nefret kusma potansiyelim var ama üşeniyorum, o kadar abartmayacağım. şimdi esas önemli olan soruyu soruyorum; aşk-ı memnu bize neyi öğretti?

öncelikle şunu asla unutmamalıyız ki, bizler birer bireyiz ve birey olarak kendimize karşı sorumluluklarımız var. bir başkasının varlığı içinde eriyip gitmek, hayatımızı büyük bir aşk uğruna harcamak büyük özverilermiş gibi sunuluyor bize ama bence değil. bu şekilde değil, bu sağlıklı değil. galiba insan bir yerde çizgi çekip "buradan sonrası bana zarar veriyor ve ben bu işi bırakıyorum" diyebilmeli. yani bazen bunu söylemek çok zor, kendi hayatımda benim de uygulayamadığım oluyor ama yapmak zorundayız. bakın bihter denedi en azından. ama bir beşir, bir nihal, hepsi aynı pisliğin lacivertleri.

ve sonra, onsuz yapamayacağımızı sandığımız şey ellerimizden kayıp gittiğinde de görüyoruz ki, evet çok zor oluyor ama bir şekilde kalkıp yolumuza devam edebiliyoruz. tutunacak başka şeyler buluyoruz, başta hayat biraz siyah beyaz oluyor ama sonra, sonrası yine renk yine dans! ay hayatımızı kendimiz dışında hemen her şeyden bağımsız yaşamalıyız galiba biraz. yoksa boğucu insan ilişkileri, herkesin birbirine zarar verdiği insan ilişkileri, bir sürü can sıkıntısı ve yıkım. değmez, ortalama 70 yıllık bir ömrümüz var sonuçta.

yazıyı böyle sonlandırıyorum, siz izlediniz mi diziyi? kim hakkında ne düşünüyorsunuz bakayım? isterseniz dizi dedikodusuna her şekilde varım ahah! son olarak size şarkı bırakıp gidiyorum, eklektik doğama (mina ;)) buradan selam olsun behey!




10 yorum:

  1. Behey hey hey! Ben heyecanla seyretmiştim diziyi, şimdi senin yazdıklarını okuyunca düşündüm, kimseyi sevememişim galiba. Ama yani allah herkese biraz Adnan Bey körlüğü-sağırlığı versin, dünya yandı, adam en sonunda öyle duruyordu köşkün bahçesinde, pes. Ben de kendimi Ednan Bey'e yakın hissediyorum, her türlü felaketten bir hamamböceği rahatlığıyla çıkıyorum çünkü.
    Matmazel'in o küçük ağzına ve küçük burnuna da kruvasanlarla vurmak istiyorum, kadın hiç kıpırdamadı, gözlerini kırparak varoldu dizi boyunca.
    Final bölümünün yayınlandığı akşam sokaklar bomboştu diye ekleyerek bu eklektik yorumuma son veriyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha o kadar rahat sıyrılamıyorsun Mina ya sen etkileniyorsun olaylardan. Vallahi Adnan Bey'in dinginliği beni şok etti.
      Matmazel evet ya kirpikleriyle var oldu gerçekten. Ay hepsi nefret edilesi tipler ya da biz ayaktakımı olduğumuzdan küçük burjuvalara diş biliyoruz bilemedim :D

      Sil
    2. Ay bütün karakterleri paspas ettik, sen kitabı okudun mu? Kitabı çok seven annem, Beşir'i de çok severdi mesela.
      Ayaktakımı deyince aklıma geldi, Fransız Devrimi sırasında Marie Antoinette ve 16. Louis kaçmaya çalışıyorlar, şehirden çıkarken devrimciler önünü kesiyor arabanın, içindekileri kontrol ediyorlar. Hayatlarında kral mı görmüşler, tam bırakacaklarken bir tanesi tanıyor bunları. Postane memuru, her gün elinden geçen resmi evrağın, pulun, paranın filan üzerindeki resimleri sayesinde.
      Bu lüzumsuz bilgiyi de verdiğime göre gidiyorum ben.

      Sil
    3. Kitabı okumadım, Türk klasiklerine çok uzağım. Gerçi, dünya klasiklerine de çok uzağım. :(

      Sil
  2. ahahah eğlendim:))
    ahh beşir ah az küfür etmedim o salağa. bihter oh iyi oldu öldü. nihal de bile bile lades dedi zaten. hele behlül, hele o meymenetsiz. yok ya galiba ben de kimseyi sevmedim şu evde.
    *bi aralar evde katya bana çay getir diye dolanan bir kuzenim vardı. evet bazen içimize aşk-ı memnu kaçıyor. hayat.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimseler sevmemiş mi karakterleri acaba? Ama korkunçtu gerçekten hepsi ahaha. Bihter'in ölmesine biraz üzüldüm de Beşir'e hiç üzülmedim ben.

      Sil
  3. Izledik ve unuttum,o kadar uzun uzadiya dizi yerine 90-120 dk arasi bir film olsa daha az zmn kaybi olurdu,bahcivani sevdim,hertur entrika giz hirs ask vs den uzak duz bi yapisi vardi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süleyman Efendi, benim de sevdiğim ender karakterlerden biriydi. Yazık onun da ailesi çok fena.

      Sil
  4. zevkle okudum ha! tahliller çok iyi:) kimseye acımıyorum valla ezikler hakediyo, ezilmesinler kim ezdi beşirle cemileyi. kızdım bak. neyse eline sağlık cessie!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, Beşir de Cemile de kendi kendisini ezdi. Bazılarımızın parası var, bazılarımızın yok. Mesele bu değil ahaha :D
      Sevindim keyif almana :D

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;