26 Mayıs 2016 Perşembe

yeminliyim, şalanjı bitiriyorum

yani günlerdir şuraya şalanjı bitireceğim diye girip ıbık zıbık bir sürü bir şey yazmaktan içime fenalıklar bastı. inanılmaz bi konuşma ihtiyacı içindeyim, susmak bilemiyorum. sonra söylemek istemediğim şeyler de söylüyorum, ne malım ya niye şimdi bunu söyledim diye kendimi yiyorum ama sözlerimizi geri alamıyoruz maalesef...

yirmi altıncı soru: ziyaret etmek istediğiniz 10 yeri sıralayabilir misiniz?
sıralayamam. yok çünkü öyle mutlaka göreyim dediğim 10 yer. bir yer bile olmayabilir. almıyor, aklım almıyor, ruhum ölmüş benim, ruhuuuum.

yirmi yedinci soru: dağınık mısınızdır yoksa düzenli mi?
ahahahahahaha. bu sorunun yanıtını biliyorsunuz.

yirmi sekizinci soru: en sevdiğiniz üç müzik grubu hangisi? 
en sevdiğim gibi bir ayrım yapmak çok zor. aklıma gelen ilk üçü yazacağım, son zamanlarda çok dinlediğim diye nitelemek daha doğru olacak belki. placebo, radiohead, the strokes.

yirmi dokuzuncu soru: korkularınızdan bahseder misiniz?
dün konuştuk onu biraz, hadi bahsedeyim size de. geçenlerde fark ettim ki, hemen her şeyden korkuyorum. hayatla az karşılaşmaktan mıdır nedir bilemiyorum ama, şurada yazmaya başlasam yüzlerce şey sıralayabilirim. ay en çok aptal yerine konmaktan ve güvenimin suistimal edilmesinden korkuyorum galiba, korkuyordum daha doğrusu. bir kez daha başıma geldi. bu kez etkili oldu sanırım, o kadar korkunç değilmiş, öldürmüyormuş, süründürmüyormuş da. merdivenlerden korkuyorum, bir yerlere tırmanmaktan korkuyorum. fiziksel aktivite gerektiren hemen her şeyden korkuyorum. bazen üzerine tünediğim koltuktan kalkmaktan bile korkuyorum. say say bitmiyor, bitemiyor.

otuzuncu soru: neden blog yazmaya başladınız, blog isminizin bir hikâyesi var mı?
url adresim rastgele bir kitabın rastgele bir sayfasında gözüme çarpan ilk söz öbeği. blog ismimin çok bir numarası yok, aklıma geldi yazıverdim. lise yıllarımdan beri blog yazıyorum, o zamanlar da, şimdi olduğu gibi, bokun içinde debelenip durduğumuza inanıyordum. ben blog yazmaya başlayalı beş sene mi altı sene mi oldu bilmiyorum. zaten yazmayı öğrendiğimden beri bir şeyler karalayıp duruyorum, alışkanlık oldu galiba artık. dönüp bakınca, niye yazdığımı ben de bilmiyorum.

kıvrandırdım kıvrandırdım şu şalanjı, cevaplar da ekşimiş süt gibi. hayır yani anlatacak neyim var da neyini uzatıyorsam. ayh canım çok sıkkın.

4 yorum:

  1. Paraseninjoe'yu da Kanalizasyon Balığı'nı da merak ediyordum :) Gizem örtüsü kısmen açıldı. Strokes hiç dinlemedim desem ne gelir ki başıma ? :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay keşke cafcaflı bir hikayesi olsaydı :D ama yok. Strokes çok seviyorum ama bi yandan da çok saçma sapan sanki. :D

      Sil
  2. fiziksel acı eşitim yüksek gibi bir cümle duymuştum sanki senden.Bu lafdan sonra fiziksel aktivitelerden korkarım demene çok şaşırdım Cessie.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fiziksel acı eşiğim ne kadar yüksek bilmiyorum da fiziksel acıdan korkmuyorum demiş olabilirim. Kolumun bacağımın kırılmasının getireceği acıdan korkmam mesela, dayak yemekten korkmam, o tür şeylerden korkmam. Ama gerçekten ilginç bir şekilde, bir mantığa oturtamadığım bir şekilde fiziksel aktivitelerden çok korkuyorum. Bi yerlere tırmanmak, atlamak, sıçramak, hatta bazen koşmak... Altında canım acıyacak düşüncesi yatıyor mu yatmıyor mu emin değilim. Bazen baştan sona bir başarısızlık korkusu olabilir gibi geliyo hepsi.

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;