20 Aralık 2016 Salı

doğumgünüsü

Son üç beş senedir her doğum günümde kendime şunu soruyorum:
evet şimdi ne var bakalım avucunda:
dövüş mü, yenilgi mi, bir bulut parçası mı
Kendime tamam yeter artık Cessie, bunu sorma demiştim, ama sordum yine. 

2012 yılında şöyle bir doğum günü geçirmişim. Burcu'yla geçirdiğimiz ilk doğum günüymüş. Burcu, Utku ve diğer çocuklar toplaşıp benim için pasta yapmışlar, çok duygulanmışım ve çok anlamlı bulmuşum. O yıl Utku'yla yaşanan doğum günü krizi falan da görünüşe göre umurumda değilmiş. Bunu unutmuşum. Beni doğru dürüst tanımayan bütün bu insanların benim için böyle bir şey yapması beni çok mutlu etmiş. Geçen dört yıl bu anlamda bir şey değiştirmedi. Beni tanımayan insanlardan gelen güzellikler beni hâlâ çok duygulandırıyor. Dört sene önce bu insanlarla güzel bir gece paylaşmışız, güzel nice geceler paylaşmışız. Şimdi hayatımda değiller, nerede ne yapıyorlar bir fikrim yok ve bu beni üzmüyor. Biraz buruluyorum ama, demek ki böyle oluyor. 2017'ye bir not, her kayıba alışıyorsun, her kayıp, kayıp da değil. İnsanlara olan saçma bağımlılığından kurtul lütfen Cessie, 2017'nin aralığında seni gelmeyecek insanları beklerken, çaresizce birilerine ulaşmaya çalışırken görmeyelim. Yanında olan insanların tadını çıkar, yaşadığın andan keyif al ve kendini de, herkesi de özgür bırak. Böyle olunca, hepiniz daha mutlu olacaksınız.

2013 yılında şöyle ve şöyle şeyler yazmışım doğum günümle ilgili... 2013 aralığında Mert'le sevgiliydik. Utku ve Burcu hâlâ hayatımda sayılırdı. Koray'ı galiba tanımıyordum. Küçük dünyam boka sarmaya başlamamıştı ama o zaman da, yaşadıklarımın başıma gelen, gelmiş, gelebilecek en korkunç şeyler olduğuna inanıyordum. Şimdi böyle fikirlere kapılmıyorum, her zaman beterin beteri olabiliyormuş. Yüzüklerin Efendisi hâlâ rafımızda okunmayı bekliyor, Cennet Teyze'nin armağanı olan Görmek de. O zamanlar, Mert'in hayatımın aşkı olduğundan neredeyse emindim galiba. Değilmiş Mert hayatımın aşkı. Ruhlarımız aynı yıldızın altında doğmamışsa bile, komşu yıldızların altında doğmuş. Mert hâlâ hayatımda, hâlâ birbirimize çemkirerek, birbirimizi toparlayarak var oluyoruz. 

2014 yılına dair bir yazı arıyorum, belki de yazmadım. O yıl, hayatımın en unutulmaz doğum günlerinden biriydi. Yüz yıl geçse de unutmayacağım 2014'ün 15 aralığını. Mert'le ayrılmıştık ama hâlâ öpüşüyorduk. Koray'la ilgileniyordum ama asla hislerini bilemiyordum. Onun doğum gününde ona çeşitli kitaplar göndermiştim ve benim doğum günümde de soracağım sorulara dürüstçe cevap vermesini istedim. O da bana bu konuda söz verdi. Bu doğum günü hediyesini asla alamadım. 

2014 yılının aralık ayında ilk kez "öğrendim öğrenmesine, mutsuzluk da bir gelişmedir." dedim. 5 aralık sabahı Koray'ın babası vefat etti. 7 aralık gecesi ben şu şiirimsiyi yazdım. Hayatımda beni daha çok etkileyen bir ölüm yok. Onun yanında olmak istiyordum ama değildim. Acısına çare olmak istiyordum ama değildim. On gün sonra, yani doğum günümde Ebru ve ben Mert'in evindeydik. Çok fazla içmiştik, çok üzgündük, komşular bizi polis çağırmakla tehdit etmişti. O yıl kendimi kesmeye başlamıştım ve her şey daha kötüye ve daha kötüye gidecekti ve ben bunu bilmiyordum, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordum fkjdgfd. Gece, Ebru'nun bir koltukta tencereye kusması, benim başka bir koltukta hıçkıra hıçkıra ağlamam ve hep beraber sızmamızla sonuçlanmıştı. 23 aralıkta yazmaya ancak cüret edebilmişim ve şunları yazmışım. Bir şeylerle yüzleşmek zorunda kalmışım, bir şeyleri kavramışım, hepsine de arkamı dönmüşüm. 2017 aralığında seni böyle de görmeyelim lütfen Cessie, gerçeklere sırtını döndüğünde hayatın bunun acısını nasıl çıkardığını artık öğrendin. 

2015 yılında, geçen yıl yani, hiç üzerinden bir sene geçmiş gibi hissetmiyorum, şunları yazmışım. Bir gün öncesinde de şunları. O rüyayı dün görmüş gibiyim, hâlâ o kadar canlı. Koray ne yapıyordu allaşkına, maç mı izliyordu, kim bilir? Bahsi geçmemiş hiç. O yıl mevzularla nasıl başa çıkacağımı biraz biraz anlamaya, kendimi ittirmeye çalışmaya başlamışım. 2014'den daha korkunç bir yıldı galiba... Bilmiyorum. Öfke nöbetleri, ağlama krizleri, kâbuslar, uyuyamamalar, uyanamamalar... Ne ararsanız. On gün sonra şu şiiri yazmışım bir yardım çığlığı olarak djkd. Bu, Koray'a yazılmamış ilk şiirimdi. On beş gün sonra evde makarna yiyip beyaz şarap içiyordum, o gece müthiş kaotik bir geceydi.

Bu yıl geçen yıllardan çok farklı bir doğum günü geçirdim. Perşembe günü Mert'le küçük bir tartışma yaşadım (fare en sevdiğim şortumu da kemirmiş.) Sonra Kentpark'a gidip kendimizi şımarttık. Doğum günüm için bir şeyler yapmamızı, sinemaya gitmemizi falan çok istiyordu, ben o kadar istemiyordum. Ortalama bir gün geçirmeyi başardık. Eve geldiğimde Cansu'yla şarap içtik. Kızı yatmaya gönderip kendimi kestim. MERHABAĞ YENİ YAŞIM. 

Ertesi gün için Selcan ve Cansu el ele verip doğum günü organize ettiler. Zaten biliyordum bunu ama böyle bir şey beklememiştim. Eda geldi, kamptan çocuklar (Caner, Meliha, Ceren, Seda, Ekin, Cipisi, Eda, Nazlı) geldi. Pasta falan almışlar, en son kaç yaşındayken mum üflemiştim hatırlamıyordum. Dokuz yaşındaydı galiba diyordum ama 19 yaşında da üflemişim meğer fkjskfs. Yemekler yedik, biralar içtik, konuştuk, konuştuk, konuştuk. Caner bir sürü sürpriz yumurta almış. Birinden Kayıp Balık Nemo'daki Dory'nin çıkmasını çok istemiştim. Son açtığımız yumurtadan çıktı. 

İnsanlar yavaş yavaş dağıldılar, hoca akşamki Flört konserine davet etmişti. Caner, ben ve Meliha o yüzden biraz daha oturduk. Sonra Caner bizi atari salonuna götürdü. Çok eğlendik, müthiş nostaljikti. Oradan Blues'a geçip biraz dart attık, Hayri Abi, Gençer Abi, Esra, başka tanıdıklar, sarılmalar. Her şey çok güzel ilerliyordu. 

Konserde ortalık karıştı. Bana her şey çok fazla gelmeye başlamıştı, sonra Esra'yla konuşmalar, onun anlattıkları falan derken kayışı kopardım. Hocanın evine geçtiğimizde delirmeme ramak kalmıştı. Ender'e bir sürü bir şey yazdım, allah bilir neler saçmaladım çocuğa. Bilmeye cesaretim yok bu yüzden o konuşmayı sildim amk. Baktım bu iş böyle olmayacak, en yakın hastanenin 12 dakikalık yürüme mesafesinde olduğunu öğrendikten sonra yattım. Bu sefer de Umut mu Utku mu ne bileyim, o oğlan geldi başıma musallat oldu, eh gerisini biliyorsunuz. Sabahın altısında kendimi evden dar atıp soluğu da acilde aldım. 

Bu akşam Mina'yla konuştuk. Ankara underground böyle bir şeymiş, onu anlamama yardımcı oldu sağolsun. Ankara underground kadar da ezik bir şey bilmiyorum, bu mevzular böyle çıkmadı arkadaşlar fkjksddfs. 

Söyle bakalım Cessie, ne var avucunda? Dövüş mü? Yenilgi mi? Bir bulut parçası mı?
Yüzlerce dövüş, yüzlerce yenilgi ve bir bulut parçası var. Onlarla ne yapacağımı bilmediğim bir sürü yeni insan var. Belki de gözümde fazla büyüttüğüm, biten dostluklar var. Girmem gereken bir sürü sınav, sol bileğimde yeni yara izleri var. İşte bir de bunları çok acıklı bir şeymiş gibi anlatmış olma ihtimalim olsa da -öyle mi anlattım bilmiyorum, eğer öyle anlattıysam niyetim bu değildi- kendime büyükmüş gibi göstermeye çalıştığım minik zaferler var ve artık asla söndürmediğim küçük umut ışıkları var. 

Deneyimler, deneyimler, daha çok deneyimler var. Bir şeyler değişmiş, bir şeyler aynı kalmış. Hayatıma girmiş olan herkese duyduğum saygı ve minnet, aşamadığım ve aşabildiğim öfkelerle falan sabit duruyor. Aşamadıklarımı aşmaya çalışıyorum, aşabildiklerim için mutluyum. Beni örselediniz, dağıttınız, hepinize lanet olsun, sinirlenince öyle söylüyorum ya. Bu bir yalan. Bana bir sürü şey öğrettiniz. Hepinize teşekkür etmekten başka yapabilecek bir şeyim yok.

Aldığım yeni kararlar var. Düzeltebilirsem bir şeyleri düzeltmek isterim. En çok çekip gitme arzusu var, sizinle yolculuğumuz burada sonlanıyor, geçmişte kalanlara sonunda veda etmeyi bu sene başaracağım. Çok güzel insanlar var, çok kayıp insanlar var. Hepsine tekrar teşekkür ediyorum. Olduğum şeyle barışma ihtimalim artarak var. Bazılarınızın anlayamayacağı kadar güzelim, bazılarınızın tahayyül edemeyeceği kadar çirkinim falan ve bu da işte insan olmanın bir yolu. Bütün aptallağım, elimdeki bulut parçasının içine sarmalanmış duruyor, onu kaybetmek istemiyorum. İşte burada kendi oyunumu oynayacağım, yıpranacağım, yıpratacağım, üzdüklerim ve beni üzenler her zaman olacak. Her zaman burada geri zekalı gibi kollarımı açmış hepinizi bağışlamak ve hepiniz tarafından bağışlanmak için bekliyor olacağım. 

2017 yılında, tekrar bu soruyu sorup bu soruya cevap arayacağım. Şimdi elimde olanlardan memnunum, memnun olunmayanlardan kurtulmanın ve bir şeyleri değiştirmenin mümkün olduğunu artık biliyorum. Bir kurban ya da kaybeden olmadığımı da biliyorum artık. Sonuç olarak, iki sene önceki çaresiz telaş da söz konusu değil. Bir de güzel şarkı bırakayım bu kişisel muhakemenin ucuna:

2 yorum:

  1. benim avucumda yenilgi var bu yıl.

    YanıtlaSil
  2. Hepimizin elinde irili ufaklı yenilgiler var bu yıl Semma'cım :/

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;