merhabaaağ

Bu aralar hiçbir şey okuyamıyorum. Bir defter almıştım, ona yazmaya başladım. Ha bire bir şeyler yazıyorum, ne yazdığımı kendim de hatırlamıyorum sonra. Çirkin resimler yapıyorum, sinirim daha çok bozuluyor.

Dün bir lezbiyen dating uygulaması indirdim. Ne yapacağım lezbiyen buluşma uygulamasını benim de fikrim yok ahahah. Dün gece orada bir İtalyan kızla tanıştık, dünden beri onunla konuşuyoruz. Türkiye'ye ailesiyle gelmiş, öyle minik bir seyahatmiş. Ay çok tuhaf elin İtalyanı ile iki gündür muhabbet ediyoruz, yurdum insanı ile konuşacak iki kelime bulamıyorum...

İçim daraldı biraz arkadaşlar, kızcağız gelmiş bana diyor ki kendimi İtalya'da hiç rahat hissetmiyorum ama Türkiye'yi çok sevdim, burada çok rahatım. Ay dedim, biz asla rahat değiliz bu ülkede jgfd. Neden diye sordu. E dedim her gün birileri saçma sapan bir nedenden ölüyor çünkü. Kız dedi ki "Darbe olduğunda ne hissettin?" Ne hissettiniz arkadaşlar darbe olduğunda? Benim aklım götüme kaçtı. "Çok korktum" dedim. "Antalya'da bira içiyorduk, birileri darbe oldu dedi, inanamadım." dedim. "Sonra da İstanbul'da ve Ankara'da yaşadığını bildiğim herkese ulaşmaya çalıştım, ailemi falan aradım." dedim. Ne diyeyim? Türkiye'deki liseleri soruyor, eğitim sistemi nasıl diyor. HERHANGİ BİR KONUDA BİR SİSTEMİMİZ OLABİLDİĞİNİ SANMIYORUM ahahahaha.

Yazık çok uzaktan bakıyor tabii, anlam da veremiyor. Üzülüyormuş insanlar için. Biz ortasında oturduğumuz halde biz de anlam veremiyoruz, biz de üzülüyoruz insanlar için.

Biraz moralimi toparlasın diye Kurt Vonnegut okumaya başlamıştım onda da ilerleme kaydedemedim. Yarın bir dışarı çıkayım da kendime geleyim ayh.

Spotify'da şu şekilde var oluyorum. Vonnegut'un Leon Trout'u, Douglas Adams'ın Marvin'i ve Jack Kerouac'in Wes'i için birer playlist hazırlıyorum. Canlı olsalar ne dinlerlerdi acaba fikrinden yola çıkarak. İlgilenir iseniz bakın.

Tüm bunlar dışında, canım çok sıkkın. Yine yağmur yağdı. Cansu evde kazakla dolaşıyor, ben kendimi baharın geldiğine iknaya çalışıyorum. Çok sıkılıyorum...