8 Ağustos 2017 Salı

yine üç kitap

Enteresan bir şekilde, bu yıl kitap okuyabiliyorum kampta. Geçen yaz 3 kitap falan okuyabilmiştim galiba. Aslında enteresan değil, bu yıl kamp işlerine daha az zaman ayırdığım için, 7-8 kişi olduğumuz için, boş vakitlerimi yalnızca uykuya ayıracak kadar yorgun olmuyorum.

Çantamı 15 dakikada topladım buraya gelirken. Ne bulduysam tıktım. En çok kullanacağım kıyafetleri almamışım, hiç giymeyeceğim bir tulum yanımda kdjsk. Neyse, şiir kitabı da almamışım yanıma. Oysa bir iki minik şiir kitabını her yolculuk çantasına sıkıştırıyorum. Şehirde bile yanımda iki kitap taşıyorum. Nasıl böyle bir aymazlığa düştüm hiçbir fikrim yok.

Çok şiir okumak istiyordum, bunu buldum idefix'te. 5 tl. 5 tl bence az bir para. Bir kitap 5tl ise ucuzdur. Bir kıyafet 20 tl ve altı bir fiyata sahipse ucuzdur. Böyle yargılarım var. Her ne ise, tek kitap alacağım, kargo ödemek istemiyorum, beklemek istemiyorum, e-kitap şeyine bulaştım. O akıllı telefon bir kez olsun akla hizmet eden bir işe yaradı. "kobo" diye bir uygulama indirip okuyabiliyorsunuz kitapları, idefix ile anlaşmalı anladığım kadarı ile. Uygulamaya idefix'teki hesabınız üzerinden giriş yapınca satın aldığınız tüm e-kitaplara erişebiliyorsunuz. Sanırım bunlar zaten benim dışımda herkesin bildiği şeyler ama ben "Voaaa ohaaaaa!" oldum fkjsklfds.

Okuduğum ikinci Erbaş kitabı. Ötekini daha çok sevmiştim, bunu o kadar sevmedim. Yine de pek güzel dizeler var, bakmak isterseniz. Kitabın sonunda bir minik öykücük var. Belki de Erbaş, öykücü olarak, şair olarak olduğundan çok daha başarılı olurmuş ama kendisi bilir tabii. Belki de vardır öykü kitapları da, hiç araştırmadım, bilmiyorum.

Tanrılar arasında insan yalnızlığı mı
İnsanlar arasında insan yalnızlığı mı?

Ne diyordu ince şeylerin annesi
"Ötekini oku, derinde dipte duranı"



Ben artık yaşlandım çocuklar. Kurgu okuyamıyorum eskisi gibi, biraz boğuluyorum. O yüzden küçük, minik incelemelere, denemelere yöneldim. Biraz da böyle kafamda sosyoloji mi okusam gibi bir fikir de var. Bilmiyorum, asla karar veremiyorum her zamanki gibi. Kampta okuyamam diye düşünmüştüm yanıma alırken bunu ama ilaç gibi geldi valla. Öte yandan Sen Alo Demeden Önce'yi asla bitiremedim. Bitirebilirsem Berre'ye paslayacağım onu. Yanımda onca kitabı götüremem o yüzden dağıtacağım okudukça millete. 

Yazar, özellikle politika, kültür ve ahlak konuları üzerine çalışıyormuş. Bunu sanırım çok cool diye buraya eklediler ama, ben de eklemeden edemeyeceğim, bir zamanlar Allen Ginsberg'ün oturduğu bir evde şu an kendisi yaşıyormuş VOAAAAA! 

Belirli bir olay örgüsü olmayınca kitaplar üzerine konuşmakta biraz zorlanıyorum ama haydi bir deneyelim bakalım. Önce çeşitli kavramları açıklıyor. Kitap boyunca çeşitli kuramları minik kutucuklar içerisinde sunuyor kısa kısa. İlk bölüm, toplumsal hareketin ne olduğu ve nasıl tanımlandığı üzerine. Kitap boyunca çeşitli protesto hareketlerini örnekleyerek gidiyor. Kişiler hangi koşullarda bir araya gelir, bir toplumsal hareket nasıl başlar, nasıl yönlendirilir, ne kadar sürebilir, nerede sıçabilir, nasıl toparlanabilir veya toparlanamaz hepsine değiniyor. 

Sosyal çevre, tanıdıklar ve bağlantılar önemli. Çünkü kişiler önce yakın çevresi ile bir araya geliyor. Ortak bir soruna sahip olmak birleştirici. Ortak soruna çözüm noktasında farklı fikirlere sahip olmak ayrıştırıcı olabiliyor. 

Küçük protesto gruplarında bireylerin söz hakkı alabilmesi mümkünken gruplar büyüdükçe kurumsallaşmak durumunda kalınması hadisesi söz konusu. Temsilcilerin grupları doğru ve etkili temsil edip edememesi noktasında sorunlar var. 

Medya, toplumsal hareketlerin oluşmasında ve yayılmasında elbette ki etkili. Küçük eylemler olarak, afişlerin, bilboardların değiştirilmesi, karalanması, karikatürize edilmesi veya tahrip edilmesi bile etkiliyken işleri büyütmek isterseniz maddi bir destek bulmak durumundasınız. Bu noktada, alınacak maddi destek karşılığında grubun nelerden ödün vereceği, bunu ne noktaya kadar yapacağı önemli. 

Bu ve bu gibi şeyleri uzun uzun anlatıyor, hepsini yazmayacağım. Zaten şu an hepsini kafamda toparlamam da imkansız, bir genel tablo sunmak için bu kadar bahsediyorum. İlginizi çektiyse buna da bakın işte. 

Bunu niye okuduğumu az çok tahmin edebilirsiniz. Filmini izleyip çok sevmiştim zaten. Euripides miydi, yazmış. Ben Seneca'nınkini aldım, izleyici etiği dersinde Esma Hoca da çok tavsiye etmişti Seneca çünkü.

Medea'da anlatılan aslında inanılmaz bir aşk öyküsü. Bir krallık var, bir kral var. Bir kehanet var ortada, tek sandallı biri tarafından öldürüleceğine dair. Kral bunu önlemek için tek sandaletli oğlana bir görev veriyor, kendisine altın postu getirme görevi. Altın post Medea'nın krallığında. Oğlana (ismini hatırlamıyorum) aşık olan Medea, postu da alıp kaçıyor memleketinden. Abisini falan da öldürüyor bu uğurda, babasına büyük acılar çektiriyor yani. Bir süre mutlu mesut yaşıyorlar, sonra kral, oğlanı kendi kızıyla evlendirmeye karar verince ve oğlan da bunu kabul edince Medea çıldırıyor.

Hatun Güneş'in soyundan gelmiş, doğa üstü güçlerle bezenmiş. Oğlan her ne kadar çocuklarının yaşamını kurtarmak için bu evliliği kabul ettiğini söylese ve yakarsa da Medea'nın öfkesi dinmiyor. Sevdiceğinden intikam almak için kendi oğullarını bile gözden çıkarabilir bir halde ki çıkarıyor da. Önce çeşitli büyülerle bezediği hediyeleri krala ve prensese sunuyor, sarayda dev bir yangın çıkıyor, ölüyor hepsi. Sonra da öz evlatlarının canını alıyor.

Bunu okuyun, çok güzel. Filmi de izleyin, o daha da güzel. Ama bence önce okuyun sonra izleyin. Ben bir fırsatta tekrar izleyeceğim.

Şimdi Meczup'a ya da Dur Bir Mola Ver'e ya da ikisine birden başlayacağım. İlkini Yusuf'a, ikincisini Doğuş'a paslamaya niyetliyim.

Buraları böyle, siz de kendinize iyi davranın, ölmeyin! 

2 yorum:

  1. kamp her zaman hayalimdir ama cesaret edemem bir türlü zaten fırsatta olmamıştır :)

    Medea tavsiyenizi not aldım, size de keyifli okumalar dilerim ♥

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;