29 Ekim 2017 Pazar

şalanja devam

Bu gün kendimle ilgili iki tane şey yazacağım. Birincisi: hiç tanımadığım insanlar benimle, hayat hakkında, acı çekmek hakkında, yaşadığım veya yaşamadığım şeyler hakkında ilginç özdeşlikler kuruyorlar. Ve bu mütemadiyen oluyor. Daha bu gün baktım, curiouscat'de birisi, kendisine ve bana ne kadar acıdığını yazmış, acınacak halde olduğumuzdan değilmiş, acılaşıp durduğumuzdanmış.

Arkadaşlar, tüm dünya, herkes, bir konuda anlaşalım istiyorum, ben ne kendime acıyorum ne de acılaştığımı düşünüyorum ne de acının kendisi falan oluyorum. Bu tür ithamları kabul etmiyorum.

Geçtiğimiz aylarda, yaklaşık bir sene önce birisine aşık oldum, belki de aşık olduğumu sandım. İşler de umduğum gibi sonuçlanmadı. Çektiğim tek acı bu sünüp duran aşk acısı, onun dışında bir derdim sıkıntım yok. Oğlanı unutamamış olmak da çok temelde geri zekalı olmamla alakalı olabilir diye düşünüyorum. Bunlar olur, herhangi bir konuda ne bok yediğimizi bilmediğimiz yirmili yaşlarda normal. Tabi oğlan da beni sevse, el ele tutuşup sağda solda sürtsek daha sefil ve harika bir yirmili yaşlar olur idi ama olamıyor ve bunun için dünyayı kendim için cehenneme dönüştürmüyorum. Acı çekiyor muyum, bir miktar çekiyorum. Sonra çay içiyorum, kitap okuyorum, örgü falan örüyorum geçiyor.

Hayatımla ne yapacağımı bilmemek, küçük varoluşsal buhranlar da benim için küçük acı çekme nedenleri. Karar verememek, bir şeyler üretememek, ürettiğin şeyi paylaşamamak, anlaşılmamak falan üzücü şeyler ama bunları da gözümde büyütüp durduğum yok, hepsi yaşamın birer parçası. Yani genel olarak durup düşündüğümde, mutluyum yahu ben, hayatımdan memnunum. Keyfim yerinde. Küçük duygusal iniş çıkışlar bir şeyler de anormal gelmiyor. Herkesten daha çok acı çektiğimi sanmadığım gibi bir çoklarından daha az acı çektiğimi biliyorum. Acı çekmekten keyif almıyorum ama yaşamın bütünüyle acısız olması fikrini de çok sıkıcı buluyorum. Ben de herkes kadar sızlanıp ağlanıyor olsam da sanırım eskisine nazaran çok daha soğukkanlıyım bu konuda. O yüzden insanların kafalarında büyütüp durdukları küçük buhranlar söz konusu olunca benimle lüzumsuz bir duygudaşlık kurmasından hoşlanmıyorum.

İkincisi: kadın olmaktan çok hoşlanıyorum. Kadınların dünyası erkeklerinkine göre daha naif galiba. En küçük sorunlar saatlerce konuşulabiliyor. Bence bu harika. Erkekler hakkında, hayat hakkında, aşk hakkında bir kadınla konuşmak bir erkekle konuşmaktan çok daha farklı. Kız kıza şarap içmek, sızıp kalmak falan müthiş. Sokaklarda gece yarısı iki kız kola kola ağzımıza sıçan erkeklere söverek sinirli sinirli yürümek falan da müthiş ve her düştüğümde beni kaldıranlar hep ama hep ama hep başka kadınlar oluyor.

O yüzden kadın olmak, kadın olarak savaşmak, kadın olarak acı çekmek, kadın olarak dalga geçmek, ağlarken gülmek, gülerken ağlamak falan harika. Yaşam bütünüyle çok sikik ve çok harika, ben iyiyim, mutluyum, küçük acılarım içinde boğulmamak için elimden geleni yapıyorum ve söyleyeceklerim bu kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;