25 Ocak 2018 Perşembe

olan biten ve iki kitap

Pazartesi günü müstakbel ev arkadaşlarımla tanışamadım çünkü iletişim kurduğum kız memleketine geçmiş ve internete erişimi olmamış. Gitmeden evvel ev arkadaşı ile aramdaki iletişimi sağlamadığı için öteki kıza ulaşamadım. Ebru ile Nadas'ta oturduk ve feysbuk mesajlarıma cevap gelmesini bekledik ve o cevap asla gelmedi. Ben de pes ettim ve kalkıp Toki Turkuaz'a geçtim. Ağzıma bir yudum bira sürmedim o gece, gururluyum.

Salı günü sağa sola ev aradığıma dair ilanlar verdim. Gizli numaradan bir oğlan aradı ve fakbadileri ile zaman geçirmek için tuttuğu evde yaşayabileceğimizi söyledi. Bu konuşma esnasında bana asılmadı. Hayatını yargılamıyorum ama benim bu hayatta bir ev arkadaşı olarak kalmam konusunda ne düşüneceğinden hiç emin olmadığımdan, sanırım hemcinslerimin toplandığı bir evde ikamet etmeyi seçeceğim.

Salı günü taşınacağımı ve paramın olmadığını söylemek için annemi aradım ama telefonda ağlamaya başladım. Telefonu kapattıktan sonra kendime ıspanaklı gözleme söyleyip otobüs biletimi aldım. Gece on kırkbeşte AŞTİ'de sigara içiyordum. On birde yola çıkmıştık. Yol boyunca ağlamaya devam ederim sanıyordum ama akan yolu izlemek müthiş iyi geldi. Ağlamadım. Türkçe rap, Aleyna Tilki ve Yahşi Batı eşliğinde altı saatlik yolculuğum sonlandı. Sabah beşte Adana'daydım. Bizi şehir merkezine taşıyacak olan servis şoförüne "Ben bu saatte dolmuş bulabilecek miyim? Ona göre taksiye bineceğim." dedim. Yanımıza bir kız yanaştı ve dolmuş seferlerinin beş buçukta başladığını söyledi. Ben de servise bindim.

Yarım saat kızla birlikte dolmuş bekledikten sonra pes edip poğaça almaya gittik. Poğaçalarımızı alıp durağa döndük ve laflamaya devam ettik. Bizim okulda sosyoloji son sınıf öğrencisiymiş. Önce onun dolmuşu geldi, binmeden önce numaralarımızı aldık ve vedalaştık. Beni tek başıma bırakmak istemedi ama ben de beklemesini istemedim. Birkaç dakika sonra benim bineceğim dolmuş da geldi zaten.

Eve gelmek güzeldi. Annem ıspanaklı börek yapmıştı. Kahvaltı edip yattım, öğlen uyandım. Annemle biraz lafladık, Mert'le aramızda geçenleri anlattım. O da en az benim kadar hayal kırıklığına uğradı. Ben Ankara'da zilzurna sarhoş olup altıma işerken onlar burada cenazelerle ve hastalıklarla uğraşmışlar, annem alyansını satmak zorunda kalmış falan. Ben kendi başıma topladığım gereksiz insanların başıma açtığı dertlerle uğraşıp sürekli bundan yakınırken burada koca insanların tamamen kendileri dışındaki bir sürü sorunla boğuşması ve bunu bana sezdirmemesi üzücü tabiki. Ama hayatımı düzene sokucam, okulu bitiricem, uslu bir çocuk olucam gibi kararlar almıyorum artık çünkü kendime zerre kadar güvenmiyorum ve düşündüğüm tek şey keşke kendim ve etrafımdaki herkesle kendimle sınanmak zorunda kalmasaydı oluyor.

Dün telefonumun şarjı bitti, onu şarj etmeye üşendim ve baktım dakikalarca, hatta belki saatlerce hiçbir şey düşünmeden kitap okumuşum. Telefonumu prize taktım, mesaj atan olmuş mu diye baktım, gelen mesajlara cevap verdim ve geri kapattım. Kitap okumaya devam ettim. Erkenden uyudum.

Bu sabah yedi gibi müthiş huzursuz bir şekilde uyandım. Kitabımı bitirdim ve huzursuzluğumu üzerimden atmayı başaramadım ama olsun. İyi olacağım.

Şimdi kitaplara geçiyorum.

İlki Lem'in Gelecekbilim Kongresi. Sevgili Settie, zaman yolculuklu kitap listesine eklemişti. Galiba baskısı yoktu, ya da bana denk gelmedi kitap, bilmiyorum. Zihnimde zor bulunan kitaplardan biri olarak kalmış. Bir akşam Arkadaş'ta dolanırken görünce almıştım. Elimde süründü, süründü, süründü. İlk otuz sayfasını okumam günlerimi aldı, kalanını iki günde bitirdim. Baştan sona manyaklık, başka bir şey değil! Sevdim!

Kosta Rika'da toplanan Gelecekbilim Kongresi'ne katılan Ijon Tichy büyük bir ayaklanmanın ortasında kalıyor. Anarşist başkaldırıyı bastırmaya çalışan hükümet her yere insanların duygu durumunu değiştirecek yatıştırıcı ve halüsinatif maddeler püskürtüyorlar. Halüsinojenlerden etkilenen Tichy'nin gerçeklik algısı tamamen kayboluyor ve bu onun vurulmasına neden oluyor. Bir şekilde dondurulup hayata döndürmek için saklanan Tichy gözlerini 2039'da açıyor. Dilin ve tüm yaşam biçminin değiştiğini keşfediyor. Kimsenin ölmediği, herkesin büyük bir refah içinde yaşadığı bir dünyaya adım atıyor. Bu dünyada artık kitaplar yok. İnsanlar edinmek istedikleri bilgileri haplar halinde ediniyorlar, bunları unutmak istediklerinde yine haplara başvuruyorlar. Sanat anlayışı tamamen değişmiş. İnsanlar sevmek, nefret etmek, rüya görmek, hissetmek ve hissetmemek için yine benzer haplar kullanıyorlar. Topluma ayak uydurmaya çalışırken Tichy tüm bu olan bitenin de bir aldatmacadan ibaret olduğunu keşfediyor. İnsanların sefalet içinde olduklarının ve bunun farkında olmadıklarının ayırdına varıyor ve kendimizi en sonunda yine Gelecekbilim Kongresi'nde buluyoruz. Tüm okuduğumuz bir yanılsama mıydı anlayamadan, kafamız karışık kalakalıyoruz. Keyifli ve insanı paranoyadan paranoyaya sürükleyen bir bilim kurgu, bakmak isteyebilirsiniz.

Pek güzel bir kapak tasarımı ve bolca reklam eşliğinde raflara sürülen bu kitabı, tüm bu kapitalist oyunlara yenilerek ve yayınevine de güvenerek aldım. Kitabın içeriği konusunda söyleyecek çok bir şeyim yok, bir eleştirim yok. Bahsedilenden daha dolu veya boş bir kitap değil bence. Saçma sapan bir korku hikayesi okumayı bekliyorduk, saçma sapan bir korku hikayesi okuduk. Bu anlamda hayal kırıklığına uğradığımı söyleyemeyeceğim. Ama çeviri kusurlu, bazı cümlelerin yüklemi yok, kelimeler defalarca kez yanlış yazılmış, harfler eksik falan filan. İthaki, sana neler oluyor kuzum?

Abby ve Gretchen'in arkadaşlığının nasıl başladığını, nasıl ilerlediğini okuyoruz bir süre. Çocuk yaşta tanışan bu iki kızın ergenliğine dek bir şekilde varıyoruz. İki arkadaşın yanına iki kız daha ekleniyor, dörtlü bir grup halinde bir arkadaşlarının evine gidiyorlar ve bir şekilde ele geçirmiş oldukları LSDleri denemeye karar veriyorlar. Bekledikleri gibi gelişmiyor olaylar, sıkılıyorlar ve göle girip yüzmeye karar veriyorlar fakat Gretchen ortalıktan kayboluyor. Üç arkadaş gece boyu ellerinde fenerlerle ormanda, sağda solda onu arıyorlar ve ertesi gün arkadaşlarını perişan bir halde buluyorlar. Evlerine dönüyorlar ve bundan sonra olaylar daha ilginç bir seyir alıyor. Gretchen değişmeye başlıyor. Yüzünde çıbanlar çıkıyor, kendisine zarar vermeye başlıyor, derin bir depresyon geçiriyormuş gibi görünüyor ve paranoya nöbetlerine tutuluyor. Sürekli Abby'den yardım istiyor, Abby kızın tecavüze uğradığını zannediyor fakat bunu söylediğinde kızın ebeveynleri ve okul yönetimi tarafından yanlış anlaşılıyor ve suçlanıyor. Gretchen aniden değişiyor ve el altından herkese zarar verecek şeyler yapmaya başlıyor. En sonunda, en yakın arkadaşının içine şeytan girdiğine karar veren Abby, şeytanı çıkarmak için kolları sıvıyor.

Okurken yer yer sıkıcı, yer yer akıcı ve eğlenceli ama ben de yazarken ne kadar saçma bir öykü olduğunu bir kez daha idrak ettim ahahah. Beni rahatsız eden her şeyin bir peri masalı tadında bitmesi, herkesin mutlu mutlu yaşaması ve bir e-mail alması ile öyküyü düşünmeye başlayan (biz de dinlemeye böyle başlıyoruz zaten) Abby'nin kitabın sonunda yaşlanmış ve ölmüş olması. Dediğim gibi, size bundan fazlasını vaadetmiyordu zaten ve büyük bir hayal kırıklığı değil. Yine de bu tarz bir kitap okumaya niyetliyseniz Stephen King daha iyi bir seçenek gibi duruyor, ben de keşke onun kitaplarından birini okumuş olsaydım. Hiç bulaşmasanız da olur.

Şimdi size bir şarkı bırakıp banyoya gireceğim. Birde Guni'yle buluşacağız. Burada deli gibi yağmur yağıyor, yarabbim ne kasvetli hava. Çay içip tavla oynamanın bize iyi geleceğini umuyoruz.


2 yorum:

  1. heeey annenlere gitmene sevindim yaaa. okul da birgün bitecektir nasıl olsa.

    YanıtlaSil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;