3 Mart 2018 Cumartesi

olanlar bitenler

Annemler bana kargoyla yorgan yastık ve biyokimya kitabımı göndermişlerdi. Perşembe günü gelecek diye bütün gün evden çıkmadım, uyumadım, kulaklıkla müzik dinlemedim. Güya saat dörtte gelip beni bulamamışlar. Akşam yedi buçuk gibi çıktım evden, kargodan umudu kesip. Neyse Seda ile buluştuk, Zaytung'da akşamın sekizinde menemen yedik. Biraz konuştuk sonra o kaçtı. Ben Cansular'a geçecektim, onun işten çıkmasını bekleyene kadar Donkişot'ta kitap okudum. Sonra Cansu'ya geçtik.

Çalıştığı yere kalimba gelmiş, ne alaka ise. Kalimba Güney Afrika kökenli olduğu düşünülen bir müzik aleti, bakın şöyle bi şey.
İçi boşaltılmış bir tahtaya ya da benim hayalimde içi boşaltılmış hindistan cevizlerine tutturulan farklı uzunluktaki metal parçaları sayesinde sesler çıkaran bir alet. Aşırı tatlı bir şey. Ben bütün akşam onunla oynayınca ertesi gün beni de götürdü çalıştığı yere, bana da aldık. Aldığımız kalimbalar çok sağlıklı şeyler değil, bunların daha fazla telli olanları da mevcut internette falan. Kırk lira ile yüzlerce lira arasında değişen fiyatlar söz konusu. Bizimkiler 20 lira, fakir kalimbası. Zaten telleri de bozuktu, az önce Ahmet tornavida ile sıkıştırdı. Çok doğru sesler çıkardığından emin değilim ama oynamak çok keyifli. Kalimba ile şöyle şeyler yapabilen insanlar varmış bu dünyada mesela, ben daha ziyade şöyle şeyler yapabiliyorum:

(Bu arada bloga da yükleyemedim vidyoyu, lanet olsun. Şimdi YouTube'da bir görüntü kirliliğine daha sebebiyet vermiş oldum, sırf sizler için.)

Sabahın yedisinde Eda'nın kedisi ağzında oyuncağı ile geldi. Yarım saat kendisini sevdirdi gitti. Allahım, insan olmayan bir memeli ile hayat ne kolay. Öbür yandan dün Ender'le yine patladık. Zaten bahane arıyordu o beni engellemeye, hiçbir şey de yapmadım yine engel yedim ahahah. Bir gün üşenmeyip "insanlar birbirini nasıl sever, nasıl sevse daha iyi olur" temalı bir yazı yazacağım. Böyle olmuyor durduk yere birbirimizin ağzına sıçıyoruz.

Ceren'le konuştuk, bu gönül mevzularında beni Ceren kadar rahatlatan başka insan yok. Çünkü herkesten artık adamı unutmam, yeni sevgili yapmam, onu unutmak için sevgili yapmam gerektiğini falan duyuyorum. Öyle olunca panikliyorum bende mi bir şeyler yanlış cereyan ediyor diye. Ceren kendini rahat bırak diyor, kendinle savaşıp durma falan. Kendimi rahat bırakma fikri bir fikir olarak ne kadar güzel, ne kadar rahatlatıcı. Dün birikmiş bulaşıkları yıkarken ve müzik dinlerken Ceren'e o kadar hak verdim ki. Teoride zehir gibiyim. Ama birbirinden saçma rüyalarla dolu bir gece geçirdim o ayrı bir dava tabi. Gerçi düşününce, aylardır dayak yememiş gibi uyandığım günlerin sayısı pek az, dolayısıyla bu çöküşün Ender'le değil günah gecemle daha çok alakalı olduğunu düşünüyorum.

Veciz Sözler'i bir türlü bitiremedim, 30 sayfa falan kaldı. Bu gün bitiririm diye tahmin ediyorum. Çok sevimli bir de animasyon izledim. Onları hep daha sonra anlatacağım. Birazdan kargomu almak için yola düşeceğim, umarım yolumun üzerinde ip satan birileri vardır, yeniden kazak örmeye başlamayı planlıyorum. Ayşegül kolları falan birleştirmeyi biliyormuş, bana öğretmeye söz verdi. Bu işi başarabilirim diye umuyorum.

Odamda hep çok üşüyorum, lahana gibi dolaşıyorum evin içinde. Geri kalan ev ahalisi nasıl üşümüyor bilmiyorum. Bende olanlar bitenler böyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;