1 Eylül 2019 Pazar

olanlar bitenler ve çeşitli şeyler

Merhabalar! Yazmadığım süre içerisinde bir şeyler oldu tabii ki. Nasıl sıralayacağımı bilmiyorum. Çok çirkin bir şekilde, Burak ile birbirimizi hayatlarımızdan çıkardık. Bunu işler çirkinleşmeden yapabilmek çok önemli ama ne yazık ki bazen mümkün olmuyor. Bunun ötesinde, belki de hayatımda ilk kez birine "ben değerliyim ve sen bana bunu yapamazsın" demeyi başardım, bundan ötürü inanılmaz mutluyum.

Soner Bey (beni şimdilik takip eden doktor) ile görüşmelerime devam ediyorum. Kutlu Teyze'nin tedavisini uygulamaya devam ediyor ve aslında bunun dışında pek yol alamıyoruz. Bende bir kişilik bozukluğu olduğunu düşünmüyor ama bazı kişilik özelliklerine sahip olduğumu ve bunların değişmeyeceğini düşünüyor. Aynı zamanda bazı nevrotik savunma mekanizmalarım varmış ama bunları düzeltmek adına da bir öneride bulunmuş değil. Kısa bir süreye bir sürü şey sıkıştırdığımız için belki de derinlemesine konuşamıyoruz. Sonuç olarak Kutlu Teyze ile tedavime devam etmenin daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

Soner Bey'le görüştükten bir gün sonra Ribony'den tanıştığım biri ile buluştum. İsmi Uğur. Uğur'la birlikte yemek yedik, bira içtik (doktor abartmadığım sürece izin veriyor), birbirimize kitap hediye ettik, müzik dinledik ve keyifli bir gün geçirdik.

Eve geldikten sonra (itiraf ediyorum alkolün etkisi ile olabilir) çöktüm ve ağlayarak kendimi kesmeye başladım. O sırada annem bastı beni ve feryat figan ağlamaya başladı. Onu sakinleştireyim derken ağlamayı bıraktım ama kendim de sakinleşemedim ve İstanbul'a gideceğim diye tutturup Ekin'i aradım. Annem ağlayarak Ekin'le konuştu, kızcağız annemi sakinleştirdi, sonra beni sakinleştirdi ve koştur koştur otobüse yetiştim. Son saniyede de İstanbul'a gitmekten vazgeçip evime döndüm.

Birkaç gün önce annem fenalaştı, kalp krizi geçiriyor diye şüphelenip hastaneye kaldırdık ama tansiyonu yükselmiş. Yine de anjiyo yaptılar tedbir amaçlı. Şimdi gayet sağlıklı çok şükür.

Dün kuzenlerimle buluştuk, dışarda bir şeyler yiyip içip sohbet ettik. Fırsat bu fırsat deyip Sinemis'in kulağını, benim de burnumu deldirdik.

Rastalar, delikler, kilolar, şöyle bir şey oldum. Kendi suratımı görmek istemiyorum, o kadar şişkoyum ki. Herrrrkes beni verirsin diye teselli etmeye çalışıyor. Ben de kendimi veririm diye teselli etmeye çalışıyorum. Zaten ilk başlarda yediğim kadar çok yemiyorum, eski beslenme tarzıma döndüm gibi. Biraz da hareket etmeyi başarabilirsem, sanırım üstesinden geleceğim. Umarım geleceğim.

Tüm bunlar okurken, hunharca kitap okumaya devam ettim. Kobo'nun cep telefonları için bir app'i var onu indirdim, sinsice kitap satın aldım ve müthiş şeyler okudum. Bir iki de film izledim galiba. Okuduklarımın hepsinden bahsetmeyeceğim, bir ikisini yazıp geçeceğim sanırım. Zaten öykü kitapları çok aklımda kalmıyor maalesef, okuduğum gibi yazsaydım olurdu.

Öncelikle, bu yaz tanıştığım Orhan Duru! Kısacık, sıradan insana dair öyküler vardı kitapta. Spesifik olarak öyküleri anımsamasam da, pek tekinsiz olduklarını biliyorum. Bundan ötesi, beni şok eden Duru'nun dili. Kelime dizimleri, cümleler öyle farklı ki, olsa olsa bir deli kurabilir böyle bir cümleyi diye düşünüyor insan. Sıçramalar, kelimelerin yerlerindeki oynamalar beni inanılmaz şaşırttı ve sevdim bunu. O yüzden muhakkak diğer kitaplarına da bakmak isterim.
Bu yaz tanıştığım bir diğer Türk yazar Latife Tekin. Vallahi ne yalan söyleyeyim, kapağı cezbetti de elime öyle aldım raftan, konusunu okuyunca da yerine bırakamadım. Bir gecekondu mahallesinin şehrin pek ücra bir köşesine kuruluşunu anlatıyor Latife Tekin. Bu insanların yaşayışları, zaman içerisinde mahallenin geçirdiği evrim masalsı bir dille aktarılıyor okura. Zaten ben bu büyülü gerçekçilik denen şeyi çok seviyorum. Dolayısıyla bu kitabı da -ayılıp bayılmasam da- sevdim. 
İntihar Kulübü, birbiri ile bağlantılı üç veya dört öyküden oluşuyor yanlış hatırlamıyorsam. Bunu e kitap formatında pek ucuza edinip bir çırpıda okudum, çok da keyif aldım. Macera peşinde koşan bir prens ve onu korumakla görevli bir generalin, turta dağıtan bir gençle tanışıp isimden de anlaşılacağı gibi İntihar Kulübü'ne katılması ile başlıyor olaylar. Bu kulübün yasalarına göre ölmek isteyen fakat buna cesaret edemeyen kimseler kulüpte toplanıp kumar oynuyorlar ve bunun sonucunda tamamen tesadüfi bir şekilde bir katil bir de maktül seçiliyor. Prens'in işe karışması ve kulübü kuran şeytani kişi ile bir savaşa kendini adaması ile ilerliyor öyküler. Bana sorarsanız çok keyifli.

Bakire ile Çingene de yine e-kitap formatında edinip severek okuduğum bir kitap oldu. Başta pek sıradan bulsam da bir tutkunun yavaş yavaş gelişmesi, benliği ele geçirmesi ve sonrasında bir kasırga gibi çağlaması beni müthiş bir keyfe ve dehşete sürükledi. Sanırım bu yaz en sevdiğim kitaplardan biri oldu Bakire ile Çingene. 

Bir ara çok okundu ve çok sevildi Antabus. Bu kadar övgü toplaması kitaba önyargı ile yaklaşmama neden oldu, alıp okumayı bile düşünmedim. Yine ve yine e kitap formatında bulunca kafa dağıtmak niyetiyle okumaya karar verdim ve bayıldım. Yani, ne diyebilirim ki? Talihsiz bir kadının nasıl bir şiddete maruz kaldığını, neler yaşadığını, deliliğe sürüklenişini, tutunma çabasını duygu sömürüsü yapmadan, hem alay ederek hem de insanın yüzüne yüzüne çarparak nasıl bu kadar iyi anlatabilmiş hayret! Büyük keyif alarak ve içim sızlayarak bir çırpıda okudum. Yazdığı her şeye bakmak isterim.

Çok canım çekiyordu, araya bir de Agatha Christie sıkıştırdım. Doğu Ekspresinde Cinayet, elimden bırakamadığım kitaplardan biri oldu. Halep'ten Londra'ya gitmek üzere yola çıkan bir trende, zengin bir adamın öldürülmesi ile başlıyor olaylar. Tesadüf eseri trende bulunen Hercule Poirot, gizemi çözmek için kolları sıvıyor. Yolda yoğun kar yağışı nedeni ile trenin mahsur kalması, katilin işini zorlaştırırken Poirot'ya cinayeti çözmek için imkan ve zaman kazandırıyor. Yazarın en sevdiğim kitaplarından biri oldu, eğer Agatha Christie polisiyelerini seviyorsanız ya da yazarla tanışmak istiyorsanız muhakkak bakmalısınız.
Bir ara Zemberekkuşu'nu okuyordum Murakami'den, ya yarım bırakmıştım, ya güç bela bitirmiştim, çoğunu hatırlamıyorum bile. Ondan sonra başka bir kitabına elim gitmedi. En sonunda bir daha şansımı denemek üzere Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında'ya başladım.

Dokunaklı bir aşk öyküsü anlatıyor Murakami. Ana / anlatıcı karakter yeryüzünün en düz, en normal insanı olabilir belki. Hem kitaplarda hem de hayatta kahramanlar ya da anti kahramanlar görmek isteyen ve normal'e tahammül edemeyen ben bu karakteri hiç sevmedim. İki karakterin arasındaki aşk öyle hüzünlüydü, tüm karakterler öyle hırpalanmıştı ki, bu iç sıkıcı melankoliyi kendimle özdeşleştirmekte zorlanmadım, bu da boğulmama neden oldu. Ama yazar öyle akıcı yazmış ki kitap bir çırpıda bitiverdi. Sonuç olarak içindeki hiçbir ögeyi sevmememe rağmen, garip bir şekilde kendisini sevdiğim bir kitap oldu Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında. Yazarın başka kitaplarını da okumak isterim.

Bende durumlar böyle, çok şey birikince çok konuştum. Şimdi okültizm ile alakalı bir şeyler okuyorum. Geçenlerde Azra Kohen'in bir söyleşisine denk geldim Youtube'da, kitaplarına bakmaya karar verdim. Edebi anlamda seveceğime inanmasam da genel fikirlerinin benimkilerle benzeştiğini görüyorum ve açıkçası çok merak ediyorum, size de bir tanesini bırakayım.

6 yorum:

  1. Bende de çirkin bir ayrılık durumu yaşandı ama mutlu şeylerden konuşalım <3 Anneciğine geçmiş olsun diliyorum.

    Orhan Duru'yu senin sayende tanıdım ama nasıl? Telefonda hesabım açık olmadığı için komşuları dolaşırken Google'a Cessie yazdım ve Twitter adresin çıktı. Blog sanıp tıkladım bakmadan (akşam vakti beynim uyukluyordu :D) Orada baktım bu kitabı puanlamışsın. Dur bari blogu bulamaya muvaffak olamadık, kitaba bakayım bari dedim, inceledim. Sonraki gün aldım okudum. Bayıldım. Sonra Duru'nun başka kitaplarını okudum, bayıldım. Ferit Edgü'nün arkadaşı olması da ne hoş. Onu da çok severim <3 <3

    İntihar Kulübünü birkaç sene önce okumuştum ama sevmemiştim. Nedenini hatırlamıyorum. Murakami'yle aramdaki sevgi nefret ilişkimi biliyorsun. Ya çok güzel yazıyor ya da saçmalıyor. Sahilde Kafka, Dance Dance Dance (çevirin artık şu kitabı, harika <3) ve Karanlıktan Sonra en güzel kitapları bence <3 (bugün de herkese kalp gönderdim ahaha <3) Bu kitabı okumadım ama çevremde kim okuduysa beğenmişti. Senden de onay geldiğine göre önceleyeyim :)

    Yine fazla uzattım. Sonbahar geldi, sevgiler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Zihin, hoşgeldin! Orhan Duru'yu bulmana ve sevmene çooook sevindim çünkü benden başka kimse sevmez herhalde diye düşünüp üzülüyordum. Ben de çok tesadüfi tanışıp BAYILDIM!

      Ben de senin bahsettiğin Murakami kitaplarını sona saklayacağım. Yaban Koyununun İzinde sırada. Herhalde onu okuyacağım Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nden sonra.

      Geçmiş olsun dileklerin için çok teşekkürler, koooocccaman sevgiler <3

      Sil
  2. azra kohen'in ağzının ortasına o öyle bilmiş bilmiş konuşurken bi tane vurmak istiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanın enerjisi ve tarzı konusunda ben de çok kararsızım, zaman zaman asabımı bozmuyor değil ama söylediklerinin bir kısmını çok makul buluyorum.

      Sil
  3. Sevgili Cessie, Yüz yıldır burada değildim ve son iki yazını okuyup ufaktan şaşırdım. Kendini kesme kısmı üzdü beni.
    Latife Tekin'in sürüklenme'sine başlamıştım. Akmadı benim için. Belki de yanlış zamandı bilmem ama burada adını sen de paylaşınca el ele tutuşmuşuz gibi hissettim.

    Geldim, gidiyorum. İyi ol Cessieciğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel oldu ses vermen! İlginç bir yaz geçirdim, kendini kesmeli, kapı parçalamalı... Kendimi tasvip etmiyorum. Şimdi daha iyiyim.
      Kocaman öpüyorum <3

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;