12 Aralık 2017 Salı

çeşitli torslar ve bir kitap daha

resim kursuna başladım, söylemiş miydim bilmiyorum. geçen hafta oldu bu, haftada üç gün gidecekmişim. cahit hoca hâlâ kendisine ne kadar para ödeyeceğimi söylemedi. cuma gidemedim kursa. gece çok az uyumuştum, buna rağmen sabah kalkıp hazırlanıp çıktım evden. yollarda fenalaştım, bana ara sıra oluyor. bir kere de metroda olmuştu, ambulans çağırmışlardı. birden sıcak basıyor, kulaklarım uğuldamaya başlıyor sonra da gözüm kararıyor. ambulanstaki görevliler kan şekerin düşüyordur demişlerdi, ben de üzerinde durmamıştım fakat devam eder ya da sıklaşırsa bir doktora görüneyim.

ben öyle haller içinde olunca, mert de denizli'de olunca cansu geldi beni yalnız bırakmamak için. saçıma iki rasta daha yaptık. bu insanlar beni rasta yapmayı biliyorum diye kandırıyor, kafamda beş adet saçma uzantı ile dolaşıyorum, onları ne yapacağımı bilmiyorum. şimdilik bu kadar saçma olmaları hoşuma gidiyor, ellemeyeceğim galiba ama bir gün bundan sıkılırsam nasıl bir çözüm olabilir hiçbir fikrim yok.

sabahın onundan akşamın beşine kadar tors çizmeye uğraşıyorum. 13 yaşındayken gitmiştim bir resim atölyesine, bir sene sebat gösterip sonra bırakmıştım. sonraları, elimden hiçbir iş gelmediğini fark edince de çok hayıflanmıştım neden bıraktım ki diye. şimdi hatırlıyorum neden bıraktığımı, O KADAR HAKLIYMIŞIM Kİ. ama bu kez bırakmayı düşünmüyorum, beni zorlayan her türlü şeyden keyif alıyorum zaten. bu nedenle, her şey şimdilik yolunda ve haftada üç gün evden çıkmak bana iyi geliyor.

mesela geçenlerden üşenmeyip markete gittim ve mantı aldım, sonra o mantıyı pişirip afiyetle yedim. dünya için küçük, benim için çok büyük adımlar bunlar.

yazıyı yazarken bölündüm, şimdi devam ediyorum.

sinemis benim bütün harry potter kitaplarımı toplayıp okuyor, bir küçük harry potter fanı daha kazandık. annemden slytherin atkısı istemiş, ona diksin diye slytherin arması bulup almıştım. onunla beraber üç tane de kitap gönderdim, biri oz büyücüsü ehehehe. bir de bir kitap takası söz konusu idi, onu da gönderdim. sonra sürat kargo yaşamkent şubesi'ni bulmak için yollara düştüm.

plüton dergi yardıma ihtiyaçları olduğuna dair bir tivit atmıştı, ben de ben yardım ederim diye mesaj atmıştım. dergileri kitabevine bırakmam için göndermişler. önceden haber vermediklerinden (unuttular herhalde) "alala ne ki bu acaba" diye gittim, elimde yüz tane dergiyle ortada mal gibi kaldım. 18 dakikalık bir yürüme mesafesi ve iki vesait ile evime ulaşabiliyordum. Çaresizce dergileri çantama sokmaya çalışırken bir aracın geçtiğini fark ettim ve ona el ettim. ana yola kadar o attı, sonra da otostop çekerek evime ulaşmayı başardım. perşembe dergileri bırakacağım.

gelince begüm'ün ödevine gömüldük iki koldan ve sonunda rahatça nefesimi bırakıyorum. bu gün portre çizmeye çalışma gibi bir niyetim var.

bir de kitap demiştim, ondan çok kısa bahsedeceğim sonra gideceğim.

beat kuşağı, siren bir ara basmıyordu, yine fahiş fiyatlara nadir kitap'ta bulabiliyordunuz. eğer iletişim ambargom olmasaydı ender'e paslardım hemen, okuyamadan çaldırmış vakti zamanında kitabı. tanıştığımız gece "çok üzülmüştüm, çok önemli bir metindi" demişti. değil çok önemli bir metin, buna emin olabilirsiniz.

kerouac'in yazdığı bir oyun bu. içinde ne var biliyor musunuz? hiçbir şey. "Oyun dediğin budur işte: özel bir konusu yok, özel bir 'anlamı' yok, insanlar nasılsa aynen öyle. Yazdığım her şeyi, dünyaya inmiş ve onu hüzünlü gözlerle izleyen bir Melek olduğumu hayal eder ve öyle yazarım." demiş kendileri, öyle de yapmış. içinde hiçbir yere bağlanmayan konuşmalar, konuşmalar, konuşmalar var. edebi, felsefi konuşmalar da değiller, "şarap doldursana", "bu gün arkadaşımla buluşacağım" gibi çok sıradan, çok günlük konuşmalar. kendisinin amacına son derece hizmet ediyor kitap, çok hayran iseniz "esas olay da bu yea, hayat zaten anlamsız, metin yaşamın anlamsızlığını çok güzel ifade ediyor", "bütün gün boş yapıp duruyoruz zaten" gibi ittir kaktır bir anlam, bir alt metin damıtabilirsiniz ama bence hiç yapmayın. son derece anlamsız ve bir alt anlam yok, adam kendisi diyor zaten anlam olsun istemedim diye. ben beat edebiyatına meraklı olduğumdan elime geçeni okuyorum ama buna bakmasanız da olur. 

şimdi "karşıkültürün temelleri"ni okuyorum, çok iyi takip edemedim. araya birkaç kitap sokar 2018'in içinde bi yerlerde tekrar okur öyle yazarım onu inşallah. çok üşüyorum, terim üzerimde soğudu, uykumu alamadım. elime kitabımı alıp yatağıma geçip tembellik yapayım. 

4 yorum:

  1. Benim sorunum böyle konuşmalar ve kurgu. Mesela lanet Bukowski'de de öyle. Hatta gene Kerouac daha iyidir bence. En azından olay var. Buko'nun kitaplarını okurken hep sorular kafada, bu nedir, acaba neden okuyorum vs.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Romanda kabul edebiliyorum. Kerouac daha iyi kesinlikle, okuduğum üç kitap için konuşuyorum en azından. Ama Bukowski de severim. Yalnız tamamı konuşmalardan oluşan bir tiyatro metni için çok boş konuşma var, hep boş konuşma var :/

      Sil
  2. Yok öyle evrene " beni zorlayan her türlü şeyden keyif alıyorum zaten." diye mesaj yollayıp sonra ona buna sarmak ;-)) anacım sen sen ol, böyle cümleleri aklından bile geçirme...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahah belki de doğru söylüyorsunuz başıma bütün belaları böyle böyle ben açıyorum

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;