13 Temmuz 2019 Cumartesi

dizi gıybeti yapmaya geldim ayol (spoilerlı)


İzlediklerimi Filimadamı'nda ve instagramda listelemeye başlamıştım, bloga yazmayı bırakınca. Elimin altında böyle listeler olmazsa çok rahatsız hissediyorum. Yaz tatilini Adana'da geçireceğim kesinleşince Netflix'e bulaştım, beni aman aman uçurmadı. Sevdiğim tarzda filmler genellikle yok. Dizileri konusunda sevdiklerim oldu. Maniac'ı ve The End of The F***ing World'ü tamamlamayı başardım. Orange is the New Black izledim biraz, bitirmedim daha. Bir de Powerpuff Girls izliyorum aktif olarak ve Behzat Ç. Film ve dizi önerilerinizi yorum atarsanız çok tatlı olur aslında.

Eveth, en son Fi'yi bitirdim. Hem kitapları hem dizisi çok konuşuldu benim hatırladığım kadarıyla. Konusunu bilmeyen ya da izlemeyen var mı bilmiyorum. Her şey dansçı kızımız masum masum evinin bahçesinde dans ederken, takıntılı bir psikiyatrın onu görüp aşık olmasıyla başlıyor. Sapığımız kızı önce sevgilisinden ayırıyor, sonra evlenmeye ikna ediyor, sonra yaşamını çeşitli manipülasyonlarla istediği çizgide tutmak için inanılmaz bir çaba harcıyor. Kendisinin ne kadar sağlıksız olduğunu gören, kızı uyarmaya çalışan herkesi ayağının altından kaldırmanın bir yolunu buluyor, gerekirse onları öldürmek / öldürmeye çalışmak buna dahil. Finali de bence bunca tantanadan, gerilimden sonra çok tırt ve mantıksız. Ama biliyorsunuz benim en en en sevdiğim iş karakterlere yoğunlaşmak meheh. Şimdi dikkatimi çeken karakterler hakkında gıybete başlıyorum.

Can Manay, ruh hastası psikiyatrımız. Annesi onu kirli bir tuvalete doğurup kaçmış, yetiştirme yurdunda yaşamış bir süre, sonra, daha sonra kendisinin terapisti, arkadaşı, sırdaşı, her şeyi olacak Eti hanım tarafından alınmış, büyütülmüş. Bir danışanının, ülkenin inanılmaz zengin iş adamlarından birinin kızı ve birinin de eşi olduğunu öğrenmesi, kadının kendisinin ofisinde intihar ederek bu kişiler açısından hayati önem taşıyan belgeleri kendisine bırakması üzerine yaşamı değişiyor. Kadın babasının ve eşinin kirli çamaşırları ortalığa dökülsün, adalet yerini bulsun istiyor ama Can Manay'ın bunları şantaj amaçlı kullanabileceğini hesaba katmıyor tabii. Can para değil bir televizyon programı istiyor, herkes kendisini görsün, tanısın, bilsin, sevsin.

Esas rahatsızlığı okb. Düzen ve titizlik konusunda olduğu gibi daha fikirsel takıntıları da var. En büyük saplantısı sevilmek ve kabul görmekle alakalı. Mütemadi bir terk edilme korkusu yaşadığı için partnerlerini sürekli kısıtlıyor, sıkıyor sıkıyor sıkıyor, ta ki onlardan geriye bir şey kalmayana dek.

Normalde böyle antikahramanları severim, ne kadar manyaklarsa o kadar severim ama Can Manay'ı sevmedim. Ya da Ozan Güven'i asla oturtamadım, gerçekten bilmiyorum. Onun dışında Can bana donuk, yapay geliyor ki bu iyi, zaten farkında olmasa da onun sevgisi de öyle. Kendileri ana karakter olmalarına rağmen hiç ilgimi çekmiyorlar.

Eti Hanım... 14 yaşında öz babasından hamile kalmış, kendi çocuğu da sosyopatmış, ölümüne neden olmuş. Kendi babasını da elleri ile öldürüyor zaten. Can'ı yanına almış, bakmış, büyütmüş. Acılar çekmiş bir kadın, bir erkeğin, babasının tecavüzüne uğramış bir kadın Can Manay'ın bunca kadını incitmesini nasıl kabullenebiliyor aklım almıyor. Dizi boyunca Eti'yi hep şan,şöhret, para, itibar için endişelenirken, Can'ın başına gelecekler için endişelenirken görüyoruz. Peki Can'ın kendisini terk etti diye suratını yaktığı eski sevgilisi? Ukalalıklarına katlanmak istemediği için işinden attırdığı gazeteci Özge? (ki devamında eski sevgilisini öldürüyor, Özge'nin de canına kastediyor birçok kez.) Peki seks videoları ile şantaj yaptığı fakbadisi? Ay aklım almıyor, adam kadın düşmanı. Tamam yani hepimiz manyakları sevebiliriz, ben de seviyorum manyakları, kendi manyaklarımı koruyup kollamak da istiyorum ama bunun bile bir sınırı var Eti...

Bu noktada Bilge de beni hayretten hayrete sürüklese de (eh, Can Manay'a hayran olmasını da hiç anlamıyor değilim) dizideki en makul karakterlerden biriydi. Okuldan eve geldiğinde annesinin tavandan sallanan cesedi ile karşılaşıyor Bilge. Ondan sonra da yaşamı okuyarak, çalışarak, otizmli kardeşine bakarak ve alkolik babasıyla mücadele ederek geçiyor. Sonra bir de Can Manay çıkıyor, etrafı onarılması gereken insanlarla dolu Bilge'nin. Her şeyi görüyor, biliyor, anlıyor ama tüm ezilmişliği ile son ana dek bir türlü ses çıkaramıyor. Dediğim gibi, seni nispeten seviyorum Bilge...


Ahaha bu görseli hazırlayan arkadaşa çok teşekkür ediyorum, aynı sahneye ben de gülmüştüm. Eveth gelelim SMK ile Özge'ye... Pek çoğunuz gibi benim de favori çiftim bu ikisiydi. Hani Can Bey'e terapiye giden, onun ofisinde intihar eden bir kadından bahsetmiştim. İşte Sadık Murat Kolhan o adam. Özge ile tanıştıktan sonra tüm yaşam tarzını değiştiren, korkunç güçlü ve kötü iken ikisini de terk edip bağa yerleşen bir adam, ne diyeyim SMK, yaptıkların affedilemez ama bana ne bana ne beni al onu alma!

Özge de dizideki en alakasız karakter. Can Bey ile bir röportaj yapmaya gidiyor ve ona sormaması gereken bir soru soruyor... Tek olan bu. Sonra işine son veriliyor, piyasadan siliyor Can bunu. Sen misin bunu yapan, bu sefer bizim kız da Can'ın peşine düşüyor. Can sıkıştıkça hırçınlaşıyor, bu esnada düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek SMK, Özge'ye ulaşıyor Can'ı araştırması için. Öyle öyle yakınlaşıyorlar işte. Sonunda tüm günahlarını ağlayarak Özge'ye itiraf ediyor SMK ve acısını çekmeye yabana gidiyor işte.

Ve işte delicesine aşık olunan Duru Durulay... Onu da annesi terk etmiş. Babaannesi büyütmüş, annesizliğinin eksikliğini bir türlü görememiş ve bilinçdışında diğer insanlardan bu sevgiyi almaya çalışmış. Onu da itici bir karakter olarak tanıyoruz aslında, hırslı ve zaman zaman hırstan gözü kör olan... İlgi çekici değildi Duru da benim için. Ay bütün karakterleri sıkıcı bulmuşum oturup niye izlemişim o zaman bunu sorguladım şimdi...

Serenay Sarıkaya'nın oyunculuğuna laf etmişler. Ay "vaaay anasına ya negzel canlandırmış karakteri" diyemiyoruz ama bir şekilde kotarmış bence, öyle yerden yere çarpasım gelmedi benim.

Son olarak Deniz... Akademi'de müzik hocası, Duru'nun dizinin başlarındaki sevgilisi. Ayh böyle münzevi, mıymıntı entellere hiç tahammülüm yok o yüzden belki de en itici bulduğum karakterlerden biri Deniz olabilir. Kaliteli şarabımı içeyim, evimde oturayım, kayıtlarımı kendime saklayayım, popüler kültürü yerden yere çarpayım, sonra da kendimi tatmin olmuş hissedeyim. Potansiyelimin çok altında işlerle göynümü avutayım, verebileceğimin en azını vereyim, alabileceğim en maksimum karşılığı alayım falan filan, geber Deniz, senin gibilerden tik-sin-dim. Cıvık romantizmlerin adamı seni...

Mehmet Günsür'ün oyunculuğunu yer yer yapay bulmuşlar ama zaten bahsettiğim karaktere inanılmaz oturan bir tarzı ve tipi var, ben daha uygun bir aday düşünemiyorum...

İşte böyle arkadaşlar, bir üretimi daha yerden yere çarpmaktan duyduğum mutlulukla yazıya son veriyorum ahahaha. İzleyenleriniz var ise, gıybete devam pls. Bir de şarkı bırakayım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;