28 Temmuz 2019 Pazar

okuduklarım ve çeşitli şeyler

Arkadaşlar, sanırım hayatımda işler yoluna girmeye başladı! Buna yazarken ben bile inanamıyorum. Öncelikle Adana'ya gelir gelmez yaptığım şeylerden ilki, bileğimdeki izleri kapatmak için dövme yaptırmak oldu. Dövmeyi kendim tasarladım, beğenenler de oldu sağolsunlar, muazzam bir tılsım olduğuna inanıyorum aynı zamanda. Ertesi günlerde hastaneye yattım 1 hafta, bunu zaten biliyorsunuz. Ayh en baştan başlamak lazım geliyor sanırım.

Ankara'da çokça kaybolmuştum ve bir türlü ilaçlarımı kullanamıyordum, ya ayılamadığım, ya uyanamadığım için. Oradaki doktorum Kutlu Teyze, bu iş böyle gitmez diyerek ailemi çağırdı. Oturup hep beraber konuştuk ve Adana'da en az 1 ay süre ile hastaneye yatmamın en doğrusu olacağına karar verdik. Adana'ya döndüm ailemle, burada bir doktordan randevu aldım ve yatış için sıra beklemeye başladım. Yalnız, bana sıra gelene kadar o kadar toparladım ki, bir ay hastanede yatmama gerek kalmadı. Yine de buradaki doktorum Soner Bey, çeşitli testler yapmamızın uygun olacağına karar verdi ve bunları hastanede yatarken yaparsak çok kısa bir sürede hallolacağını söyledi, böylece beni bir hafta süre ile hastaneye yatırdı.

Oradaki rutin çok sıkıcıydı ama benim için öğretici olmadı diyemem. Eh, itiraf etmek gerekirse, bir açıdan da huzurluydu. Hastaneden çıktıktan sonra bir gerileme sürecim oldu. Üç kez kendimi kestim, bir panik atak krizi bir de sinir krizi geçirdim sanırım. Bunların hepsini alkol tetikledi diye tahmin ediyoruz çünkü içmeyi tam manası ile bırakamadım.

Bu esnada hayatıma biri girdi. Bu kendini kesmeli, cam çerçeve indirmeli olayları bir parça tetiklemiş olsa da işlerin ciddiyetini anlayınca olaya çeki düzen verme yoluna gitti. Bu enteresan. Ben Ankara'ya dönene kadar, birlikte takılalım, bakalım işler nasıl gidiyor, gibi bir karar aldık. Fena gitmiyor işler.

Cuma günü beraber Mersin'e gittik, arkadaşlarının yanına. Onlarla sohbet edip denize girdik. Dönüşte tantuni yedik, her şey harikaydı. Deniz iyi geldi, deniz bana her zaman iyi geliyor zaten.

Bir şeyler yazdım, bir şeyler okudum, bir şeyler izledim ve bir şeyler çizdim. Doktorumla görüşmeye de devam ediyorum. Bir keresinde Tuba "İlaçlarımı kullandığım zaman, sanki beynim yağlıymış da, birisi onu çıkarıp yıkamış, temizlemiş ve yerine sokmuş gibi hissediyorum" demişti. Daha güzel bir tanımlama bulamadım, aynen öyle hissediyorum.

Hayatımda ilk kez bir kot ceket beğendim, teyzoşum para vermişti sağ olsun, hemen sipariş verdim. Keşke kilo da versem.

İki ayda 20 kilo aldım, 80 kilo olmuş olmanın hüznünü yaşıyorum. Başlarda yoga, spor ve yürüyüşle bununla mücadeleye çalışıyordum ama ilaçlar midemi karadeliğe dönüştürünce cesaretim biraz kırıldı. Yine de tekrar başlayacağım çünkü yoga hiç değilse sırt ağrılarıma inanılmaz iyi geliyordu.

Harika bir şey daha oldu. Geçenlerde Birgül Abla ile konuştuk, instagramdan paylaştığım bir şeye bir yanıt vermişti, sonra birden sohbete dönüştü bu küçük etkileşim. Sonrasında ona yaptığım resimleri ve kolajları gönderdim, beni cesaretlendirmekle kalmadı, muazzam dergiler ve boya kalemleri yolladı bana. Gözümü açar açmaz annem kargon var dedi, dün kalemlerimi denemeye muvaffak oldum. HARİKALAR!

Yolun çok başındayım ve çok cesaretsizim. Baktım yolun çok başındayım ve çok cesaretsizim, benim gibi olanlar da olabilir diyerek, sinsice, gizli bir hesapta bu yaptıklarımı paylaşmaya başladım. İsterseniz şuradan bakabilirsiniz.

Yine geçenlerde alkol tüketimime kontra-atak Mecit Abim'den geldi. Çoluk çocuk hep beraber bici yemeye gittik. Dönüşte kitapçıya uğradık. Bukowski'nin Kaptan Yemeğe Çıktı Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi kitabını gördüm ve hemen iteledim abime.

Yani, galiba bir ara baskısı yoktu. Hiçbir yerde bulamamıştım. Parantez yeniden basıyor olabilir. Şaşırtıcı olmakla birlikte Bukowski okumayı özlemişim. Gerçekten ayyaş ve göt olduğu için bir insan olsa yanına yaklaşmazdım sanırım, hatta ve hatta edebiyatını da müthiş tasvip ediyor değilim ama kopamıyorum da. Bukowski ile aramda böyle bir ilişki var.

Bukowski'nin öykülerini, romanlarından daha çok seviyorum. Kendi yaşamını yazdığı kitapları da öykülerinden daha çok. Bana kalırsa Ekmek Arası, şu ana dek okuduğum en iyi kitabı. İkincisi de bu. Bunda yaşlı Bukowski'yi tanıyoruz. Sağlık sıkıntıları, kasvetli hipodrom günleri, yazar olarak kaygıları, ölümle alakalı düşünceleri. Günlük olduğu için çok sabit bir olay örgüsü yok ve kafasını taktığı birkaç temel mevzu olduğu için sürekli tekrara düşüyor. Ama bu tekrarlar beni pek rahatsız etmedi. Seviyorsanız, bakabilirsiniz. Aslında daha önce hiç okumadıysanız da, bundan başlayabilirsiniz zira herkesler sevmiş.

Utku, D&R'da, Can Yayınları'nın çeşitli kitaplarının 7 lira olduğunu haber verdi. Bunu öyle aldım. Deneme normalde hiç okumuyorum, farkındasınızdır. Aslında keyifli bir tür ve kurgudan sıkılınca kaçmak için ideal, bu kaçış çok ağır olsun istemiyorsanız da Kediler, İnfazlar ve Hayaletler Üzerine daha da ideal.

Mehmet Anıl çok samimi bir dille, çeşitli konulardaki fikirlerini okurları ile paylaşmış. Kitabın, çevresinde dolaştığı net bir tema yok, çok geniş fakat çok keyifli. Dediğim gibi, biraz ferahlamak için bile bakabilirsiniz. Ben çok sevdim, öteki kitaplarını da okumak niyetindeyim.

Bir yandan evrimle, bir yandan psikoloji ile, bir yandan da felsefe ile alakalı bir şeyler okuyorum, romanları da aralara sıkıştırıyorum. Keyifli kitaplara denk geldikçe iştahım daha da artıyor.

Bir gün, Burak'ın evinden çıkıp Kitapsan'a girdim, kredi kartım için hayırlı bir gün olmadı. Bir sürü kitap alıp çıktım. Onlardan biri Her Şeyin Sonundayım oldu.

Tezer Özlü'den okumadığım çok az kitap kaldı. Kendisinin lirik prenses falan olduğunu düşünmüyorum ve ona yakıştırılan bu çıtı pıtı isimlere çok uyuz oluyorum. Kendime en yakın hissettiğim Türk yazarlardan biri Tezer Özlü. Anlayabileceğiniz gibi, yaşamının son demlerinde, Ferit Edgü ile mektuplaşmaları derlenmiş kitapta.

Elimde olsaydı hemen ardından bir de Ferit Edgü okurdum. Ne güzel dostluklar kurmuşlar, hem üretime, hem eleştiriye, hem paylaşıma dayalı. Gıpta etmemek elde değil ve düşünerek, yazarak, çizerek yaşamışlar bu hayatı. Çok sevdim ve çok da hüzünlendim, bir garipti.

İki kitap daha okudum, onları daha geniş yazmak isterim, yazabilirsem daha sonra yazacağım. Bir de film izledim, inanılmaz sevdim.

Blogun çok eski takipçileri var ise belki hatırlarlar, lise yıllarımda sirk fotoğrafçısı olmayı hayal ederdim. Neden bu hayalin peşine düşmedim inanın fikrim yok, belki de o zamanlar, şimdi olduğum kadar cesur değildim.

Neyse, bir sirkte doğmuş ve yetişmiş bir delikanlının kendisini kuş zannederek, bir akıl hastanesindeki bir klinikte görünmesi ile başlıyor film. Ve eğer çok kısa bahsedeceksek onu bu noktaya getiren olaylar dizisi anlatılıyor.

Hikayenin sonu baştan belli, tahmin etmekte kimse zorlanmayacaktır ama karakterlerin çirkinliği, filmin bütünündeki çiğlik (görsel anlamda) her şeyi bütünlüyor ve muazzam kılıyor bana göre. BAYILDIM.

Yönetmen Alejandro Jodorowsky, 1989 İtalya- Meksika yapımı, IMDB puanı 7.7.

Benden haberler böyle. Biraz da siz ses verin, beni çok boşladınız :(

6 yorum:

  1. insan hayatında ilkler önemli yer teşkil ediyorlar.

    YanıtlaSil
  2. Selamm dövmen çok güzel olmuştur eminim, diğer yazında fotoğrafını paylaşmak istersen sevinebilirim ^.^
    Hayatının düzene girmesine ve güzelleşmesine çok sevindim,içki gerçekten bütün kötülüklerin anası özellikle %128 artan vergisiyle.
    Son olarak da, iyi ki sirk fotoğrafçısı olmamışsın bence,belki hayvansız bir sirk olurdu bilemiyorum ama ne bileyim.. Zor işler.Cirque du soleil hariç de tutan sirkli aktivite bilmiyorum,belki benim cahilliğimdir.
    Bu upuzun yorumu iyi dileklerimle kapatıyorumm umarım çok çok daha güzel olur işler <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahah paylaşırım fotoğrafını, basit bir şey. Renklendirsek mi renklendirmesek mi bilemedik biraz da yarım kaldı gibi oldu.
      Hayatımın düzene girmesine ben de seviniyorum.
      Hayvanların sirklerde kullanılmasına çok üzülüyorum, hayvansız bir sirk bence de güzel olabilirdi. :)
      Sevgiler <3

      Sil
  3. ...
    önce; bu ses iyi geldi, özlemişim.
    sonra; dövmeni çok merak ettim te bu yaşta yeni merak saldığım ve sanırım deneyeceğim bir konu ;)
    daha sonra; da hep yaz...
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aooo dövme işine ben de merak saldım, ben de deneyeceğim.
      Geri döndüm, artık yazarım galiba :)

      Sil

nasiplenin arkadaşlar :)

926 şarkının sadece 200'ünün gösterilmesi ayıp.

Zevkle Takip Ediyoruz:

Kitapkurtları;

Farklı İklimlerden;